Avrupa Birliği'nde savunma politikaları, aşırı sağ ve milliyetçi çizgideki partiler arasında derin görüş ayrılıklarına neden oluyor. AB’nin ortak bir savunma mekanizması kurma hedefi, ulusal egemenlik kaygıları ve NATO'nun rolüne dair tartışmalarla şekilleniyor. Ortak savunma bütçesi önerileri de bu çatışmayı körüklüyor.
Avrupa Birliği'nde göçten tarıma kadar pek çok konuda etkisini artıran radikal ve aşırı sağ güçler, savunma stratejilerinde de giderek daha fazla ağırlık kazanıyor. Avrupa'nın yıllarca süren savunma yatırımı eksikliğini gidermek amacıyla yapılan çağrılar, farklı siyasi gruplar ve üye ülkeler arasında tartışmalara yol açıyor. Almanya’dan Marie-Agnes Strack Zimmerman, Avrupa Ordusu kurmayı savunurken, aşırı sağcı milletvekillerinin bu öneriye karşı çıkması bu bölünmenin en somut göstergesi.
NATO İşbirliği ve Ulusal Savunma
Özellikle küçük ülkelerden gelen radikal sağcı milletvekilleri, NATO'nun Avrupa savunmasının temeli olarak kalması gerektiğini savunuyor. Ancak aynı zamanda AB üyesi ülkelerin kendi savunma yeteneklerini de artırmaları gerektiğine inanıyorlar. Romanya’dan ECR üyesi Claudiu Târziu ve İsveçli Alice Teodorescu, Avrupa savunma sanayisini desteklemenin NATO’ya daha güçlü bir katkı sağlayacağını belirtiyor.
AB Fonları ve Ortak Projeler
2022'den 2023 ortasına kadar yapılan savunma harcamalarının %75’inin Avrupa dışından yapılması ve AB'nin savunma sanayisini rekabetçi tutmak için ek 50 milyar euroya ihtiyaç duyması, AB içinde ortak finansman tartışmalarını yeniden alevlendirdi. EPP adayı Andrius Kubilius ortak borçlanma seçeneğine sıcak bakarken, Portekizli MEP António Tânger Corrêa buna karşı çıkarak her ülkenin kendi savunma harcamaları hakkında karar vermesi gerektiğini belirtiyor.
AB Ordusu Tartışmaları
AB içinde uzun vadeli bir hedef olarak öne çıkan Avrupa Ordusu fikri, Strack Zimmerman tarafından desteklenirken, aşırı sağcı MEP’ler bu fikre karşı çıkıyor. Strack Zimmerman, mevcut Hızlı Müdahale Kapasitesi (RDC) mekanizmasını bu ordunun temel taşı olarak görüyor. Târziu ve Poznaks ise NATO ile uyumlu bir savunma gücünün ötesine geçilmemesi gerektiğini savunarak, ulusal orduların güçlendirilmesini önceliklendiriyor.