Avrupa Türkiye’ye katılsın!

Abone Ol

1963’ten buyana kapısında beklediğimiz; umut, adalet, özgürlük, refahın ana üssü olarak bize dikta edilen Avrupa Birliği ile keskin bir viraja girdik. Bugün Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye ile müzakereler konusunda oylama yapacaklar. “Müzakereler dursun” diyen tarafın gerekçeleri; FETÖ’cü ve PKK’lı sözde memurların, gazetecilerin hukuki bir şekilde cezalandırılması, hendekçi siyasilerin cezaevine atılması ve birkaç ekonomik zırva… Ana temel tablo da Türkiye’nin oyunları bozup, ülke içerisindeki haçlı kalelerini yerle bir etmesi Avrupa’nın dengelerini altüst etti, isyanları buna. İnşallah da müzakereleri durdurma kararı alırlar. Çünkü Avrupa, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte oluşturulan Türkiye profili, Büyük Türkiye için ulaşılacak bir nokta, hedef değil. Artık, dış odakların yazdığı senaryonun figüran oyuncusu olan bir ülke yerine, kendi denklemleri, çıkarları olan, bölgesel güçlüğe soyunan, ezber bozan bir Türkiye’yiz. Bunlar hakikatlerimiz. Avrupa Birliği konusunda özellikle 15 Temmuz işgal girişimi sonrası sahip olduğumuz perspektifi, rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan 1992’de deklare etmişti. “Avrupa bizi Avrupa Topluluğu’na layık gördü” diyen Erdal İnönü’ye karşı Erbakan Hoca, cevap olarak şu tarihi sözleri sarf etmişti: “Ben bu sözün ecdadımızın kemiklerini sızlatacağına inanıyorum. Kimmiş Avrupa? Nereye girmemize layık görüyor? Biz tarihin en şerefli milletiyiz. Biz Avrupa’yı bir şeye layık görürüz veya görmeyiz.”

BÖLGESEL GÜCÜZ

Erbakan’ın gururlu ve bir o kadar da mantıksal sözleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eyleme döküldü. Bugün yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahibiz, yerli üretim de, en önemlisi de savunma sanayiinde çağ atladık. Dış politikada 3 kıtaya uzanan bir gelişimimiz var. Sadece 62 İslam ülkesine değil, bağlantısız 3. dünya ülkelerini de kapsayacak şekilde gönül ve işbirliği köprüleri kuruyoruz. Bölgesel bir gücüz, eğer Ortadoğu dünyanın kalbi ise süper güçlerin icazet alması, çıkarını gözetmesi gereken ülke Türkiye… Bunca gerçeğin ışığında hâlâ Avrupa Birliği’ne körü körüne bağlılık, 15 Temmuz’da vatanı kurtaran kahramanlara hakaret olur. Zira 15 Temmuz Türkiye için yeniden kuruluş safhası; köleliğe, manda zihniyetine, oligarklara karşı kazanılmış bir zafer. Bu bağlamda, Türkiye’yi uçurumun kenarından alan kahramanları bir kenara bırakıp, terör örgütlerinin merkezi, işgalci, dayatmacı, bölücü Avrupa’dan yana taraf olmak ya ahmaklık ya da ihanettir.

KEHANET BEKÇİLERİ

Daniel’in kehanetlerine göre “Yeni Roma İmparatorluğu” olarak oluşumunu tamamlayan Avrupa Birliği bizi taşıyacak güçte değil. Borç batağında yüzüyorlar, insan güçleri yok, sonları kötü, ayrıca vizyonsuzlar. Babil hayali, Daniel kehanetleri, evanjelistlerin nutukları arasında sıkışan fikir bütününe sahipler… vrupa bizi, İslam topraklarından çaldıkları ile yönetmek istiyor. Biz ise çalmadan, öldürmeden, teröre destek olmadan İslam topraklarını refaha kavuşturmak istiyoruz. Eğer Avrupa kurtuluşu arıyorsa Türkiye’nin peşine takılsın. Türkiye şer odaklarının durduramadığı bir ülke, mazlum milletlerin lideri olarak gelecek dünyasının en temel oyuncusu…