Avrupa’yı güç haline getiren sömürge kaynakları tükenmeye başlayınca sömürge zihniyeti faşistleşerek hortladı. Çünkü faşizm kendini üstün gören hastalıklı emperyalist ırkçı zihniyetidir. Niye Türkiye’yi, Müslümanlar’ı hedef tahtasına koyuyorlar çünkü bu hastalıklı ruhun karşısında duracak, oyunu bozacak öz burada. Fiilen henüz bu sömürü düzenine dur deme kudretinde olmasalar da bu istidadı taşıyor olmaları bile adamları çileden çıkarıyor.
Dünyanın bütün kaynaklarını sömürerek semiren Avrupa’nın tarihine göz attığımızda göreceğiniz tablo korkunçtur. Aslında mevzu kitap hacminde bir araştırma konusudur. Ben bildiğim kadarıyla bazı örnekler vermek istiyorum. İnşallah ibret vesilesi olur.
Avrupa’nın en eski emperyalist sömürgecileri İspanya, Portekiz ve Hollanda’dır. Bu üç ülke sömürü konusunda Avrupa’ya öncü olmuşlardır. İkinci kuşak sömürücüler Almanya, İngiltere ve Fransa’dır. Çağdaş medeniyet için örnek gösterilen bu ülkeler dünya zenginliklerinin sömürücüleri olarak tarih sahnesinde yerlerini almışlardır.
Bu emperyalist sömürücüler gittikleri yerlerde tabiat zenginliklerini sömürmekle kalmamış aynı zamanda birçok kavmin insanlık tarihinden silinmesinin de müsebbibidirler. Yani sadece sömürgeci değil aynı zamanda soykırımcıdırlar. Yakıp yıktıkları talan ettikleri coğrafyalarda ki birçok fitnenin katliamın hazırlayıcısı da yine bunlardır.
Bu ülkelerin kara geçmişini öğrenmek için tarihlerine göz atmak yeterli olur. Sadece Amsterdam Limanı’nda köle ticareti yapan gemilerin sayısının bir zamanlar 10.000 bulduğunu göreceksiniz. Endonezya’yı yıllarca sömüren yine bu Hollanda’dır. Portekizliler Afrika’dan yüz binlerce özgür insanı köle olarak Amerikalılar’a sattı. Meşhur Brezilya dizilerinde seyrettiğimiz Köle İzauralar işte bu Portekzililer’in köle olarak sattığı özgür Afrikalılar’ın torunlarıdır. Yine Fransızların Afrika kıtasının zenginliklerini sömürmenin yanı sıra milyonları yok ettiği gerçeğinin altını çizmemiz lazım. Fransızların Cezayir’de yaptıklarını yakından öğrenmenin yolu Franz Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri adlı kitabını okumaktan geçiyor. Yaklaşık 30 yıl önce okuduğum ve günlerce tesirinde kaldığım bu kitabın yeni baskısı var mı bilmiyorum. İspanyolların Amerika kıtasının güneyinde yaşayan yerlileri nasıl yok ettiklerini bilmeden gerçeği göremeyiz. Meksiko City’de sokak gösterisi yapan bir avuç kalmış Aztekler’in şefinin bana söylediğini hiç unutamıyorum. “Elimizde sadece bunlar kaldı. Bunlara da sahip çıkmazsak tamamen kaybolup gideceğiz.” Bu günkü Meksiko City’den daha yüksek seviyede medeniyet kurmuş Aztekler’den kalan bir avuç insanın öz yurtlarında parya durumuna düşmesinin hesabını kim soracak.
Boynuz kulağı geçermiş Hollandalılar’dan, Portekizliler’den, İspanyollar’dan öğrendikleriyle dünyayı sömüren İngiltere’dir. Hindistan’ı, Ortadoğu’yu, Amerika’yı, Avusturalya’yı yıllarca emperyal amaçları için sömüren İngiltere’nin çizdiği suni haritaların bugün hala baş belası olmaya devam ettiğini görüyoruz.
Almanlar, İtalyanlar emperyalizmden istedikleri payı alamayınca diğerlerinin elde ettiklerini toplamak üzere dünyayı ateşe vermiş, II. Dünya Savaşı’nı çıkarmışlardır.
Bu soykırımların, sömürülerin hesabı görülmedikçe insanlık huzur bulamayacaktır. İnsanlığın huzur bulması için bu emperyalistlerin kurduğu dünya düzenin değişmesi şart. Daha adaletli bir dünya kurmak için iyilerle beraber çok çalışmalıyız…
Çağdaş medeniyet için örnek gösterilen ülkeler dünya zenginliklerinin sömürücüleri olarak tarih sahnesinde yerlerini almışlardır…