60 yıldır kapısında beklediğimiz, gündemimizden hiç düşmeyen Avrupa Birliği nedir? Yıllarca cevabını arayıp bir türlü bulamadığımız ama kendisine de bir türlü ulaşamadığımız platonik aşk sonucunda yıllarımızı ve nesillerimizi kaybettiğimiz bir hayal. Karşı olanların çağdaş olmamakla suçlandığı bütün partilerin programına giren, devlet politikası haline gelen bu birliğe neden giremiyoruz? Biz Avrupa Birliğine müracaat ettiğimiz yıldan beri 60 yılda dünya da herhalde 60 devlet daha kurulmuştur.
Avrupa Birliği; ekonomik birlik olarak başlayıp sosyal ve siyasal birlik olarak devam eden bir bütüne dönüştü. Biz ekonomik birlikken kendisine katılamadık, sosyal ve siyasal birlik olunca katılma şansımız sıfıra yaklaştı. Birliği kuranlarda bizim kendilerine katılmamızı istemiyorlar ve imtiyazlı ortaklık gibi ne idüğü belirsiz kavramlar ortaya atıyorlar. Bu yarım asrı geçen süreci bizi terbiye etmek için geçirdiler. Bizi kendilerine benzetmeye çalışıyorlar ama bir türlü olmuyor.
Bizden çok sonra bağımsız olup ne ekonomik anlamda ne de siyasal anlamda hazır olmayan ülkeleri siyasal sebeplerle birliğe aldılar. Şu anda ekonomik göstergeler itibariyle birliğe dâhil olan ülkelerin yarısından daha fazlasından göstergelerimiz iyi durumda. Bu aşamayı geçince başka bir bahane bulup bizi dövmeye devam ediyorlar. Artık ekonomik göstergeler gündeme gelmiyor. Bu defa başka şartlar öne sürmeye başladılar.
İkiye bölünmüş Kıbrıs’ın bir kısmını birliğe alarak konuya nasıl farklı baktıklarını gösterdiler. Türkiye’yi kapılarda müzakere süreçleriyle terbiye etmenin ötesine geçip kuşatmaya da soyundular. Ama biz bir türlü bu sevdadan vazgeçmedik. Söz verdiğimiz noktada ısrarla durmaya devam ediyoruz.
Eski Türkiye maalesef kendi kendini dönüştüremediği için Avrupa ülkelerinin yakaladığı ekonomik ve sosyal seviyeyi yakalamak için onların ölçüleriyle bir yerlere gelme çabasında idi. Bu çabanın hepsini yanlış saymak doğru olmaz. Ekonomi alanın da aldığımız bazı standartlar bizim için de faydalı oldu. Avrupa Birliği ile ekonomik ilişkilerimiz gelişti. İhracatımızın büyük çoğunluğunu AB ülkelerine yapıyoruz.
Peki, bu kadar arzu ve isteğe rağmen neden Avrupa Birliğine giremiyoruz? Bu sorunun iki boyutu var. Birincisi Avrupa tarafında, ikincisi bizim tarafta. Avrupa Birliği Batı medeniyetinin çağdaş çocuğu. Bütün yapılanmasını Batı’nın değerleri üzerine kurmuş durumda. Hıristiyanlıktan, Yahudilikten, Yunan’dan beslenen bir medeniyetin çocukları bir araya gelerek kendi imparatorluklarını kurma çabasındalar. Bunda da epeyce mesafe aldılar. Gel ki, İngiltere’nin birlikten ayrılması fiyakalarını fena bozdu, karizmalarını çizdi. Ülkelerin zayıf yöneticileri yani lidersizlik birliği bürokratların eline teslim etti. Yunanistan, İspanya gibi ülkelerde yaşanan derin ekonomik krizler de İngiltere’nin ayrılma kararında etkili olmuştur.
İkincisi Türkiye birliğe girmek için neden bu kadar ısrarcı oluyor? Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihtiyacı var mı? Eski Türkiye’nin kısmen ihtiyacı vardı diye düşünüyorum. Ancak yeni Türkiye için Avrupa Birliği’ne girmek ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda zarar verecektir. Bu gün Türkiye Avrupa Birliği sınırlarına sığmayacak kadar büyük ülkedir. Şunu da unutmamamız gerekir, biz başka bir medeniyetin çocuklarıyız ve dünyaya söyleyeceklerimiz Avrupalılar’dan daha fazladır. Zaten Avrupalılar’da güçlü ve büyük bir Türkiye’yi içlerine almak istemiyorlar. Türkiye’nin aleyhine olan her türlü şer odaklarını beslemekte ve kullanmakta tereddüt etmiyor. Bütün iyi niyet ve gayretlerimize rağmen adamlara yaranamıyoruz. Bizimkisi ayıyla dostluğa benziyor. İlla da bir birlik arayışı içinde isek farklı alternatiflerin yolunu aramakta fayda vardır.