Son yıllarda Avrupa ülkelerindeki aşırı sağın söylem, eylem ve siyasetteki etkinliği daha da arttı.
Avrupa ülkelerinin çoğunda sağ popülist partiler mecliste güçlü bir şekilde temsil edilir hale geldiler.
Bazı Avrupa ülkelerinde ise hükümet ortağı ya da bizzat hükümetin başındaki isim sağ popülist partili isimlerden oluşuyor.
Aşırı sağ partiler 4 Avrupa ülkesinde iktidar konumundalar.
Almanya, Fransa, Hollanda, İspanya gibi diğer birçok ülkede de iktidara yakın konuma ulaştılar.
Bilhassa göçmen karşıtlığı, yabancı ve İslam düşmanlığı ile kendisini dışa vuran aşırı sağ anlayış ülkelerde yaşayan yabancıları ve Müslümanları tehdit olarak algılıyor ve siyasetlerini bunun üzerine inşa ediyor.
Oluşturulan nefret dili, kullanılan dışlayıcı söylem ve ötekileştirmenin sonucudur ki, son yıllarda Avrupa’nın birçok ülkesinde camilere ve Türkler’e ait kültür evlerine saldırılar arttı.
Başörtülü Müslümanlar sokakta sözlü ve eylemsel tehdidin odağı oldu.
Bu anlayış birlikte yaşamı sekteye uğratan bir anlayış.
11 Eylül 2001’de Amerika’daki ikiz kule saldırılarının ardından tüm Müslümanlar potansiyel terörist algısı oluşturulmuştu.
İslam’ın mesajı ve ruhu ile uyuşmayan, Müslümanlarla alakası olmayan kimselerin ortaya koyduğu saldırılar da tüm Müslümanlara mal ediliyor maalesef.
Yeni Zelanda’da camiye yapılan katliam aşırı sağ söylemlerin ürettiği nefretin boyutlarını göstermesi açısından önemli.
Avrupa aşırı sağa teslim olmamalı.
Teslim olursa savunduğu özgürlükleri, hak ve hukuku kendi eliyle katletmiş olacak.
Teslim olursa dışa kapalı, içerde ise daha baskıcı bir dil hakim olacak.
Teslim olursa tüm Avrupa kaybedecek.
Avrupa Birliği seçime gidiyor.
23-26 Mayıs tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak.
Bu seçimlerde, 28 Avrupa Birliği ülkesindeki 512 milyon kişiyi temsilen, 400 milyon kişi seçime katılacak.
Avrupa Parlamentosu seçimleri için sağ popülist partiler de boş durmuyorlar.
Avrupa ülkelerinden 12 ırkçı partinin lideri geçtiğimiz hafta, 18 Mayıs tarihinde İtalya’da bir araya geldiler ve “daha az göçmen”, “daha az İslam” diyerek ortak sloganlarını açıkladılar.
Avrupa ülkelerindeki seçimlerde şahit olduğumuz sağ popülist partilerin yükselişinden hareketle, Avrupa Parlamentosu’ndaki etkinliklerini de artıracak gibi gözüküyorlar.
Avrupa Parlamentosu’nda hâlihazırda 70 kadar aşırı sağ vekil bulunuyor.
Avrupa seçimini ya özgürlükler ve haklardan yana kullanıp daha açık bir toplum olduğunu gösterecek; ya da yabancı ve İslam düşmanlığı, yasaklar, kısıtlamalar ve hak ihlallerinden yana olup kendi içerisine kapanacak.
Avrupa’nın geleceği açısından Avrupa Parlamentosu seçimleri önemli bir dönemeç.
Bakalım, Avrupa istikametini hangi yöne doğru belirleyecek.