Aşk imiş her ne var âlemde…

Abone Ol

Ülkemizde gündem çok hızlı değişiyor. Bir saat önce şu konuyu yazayım diyorum, bilgisayarın başına geçiyorum ki daha farklı gündemler oluşmuş, benim yazmayı düşündüğüm gündem çoktan bayatlamış, unutulup gitmiş.

Hem gündemin gerisinde kalmamak için uğraşmak insanı strese sokuyor, yoruyor, yıpratıyor.

Ben de onun için masanın başına geçince değişen gündeme inat, değişmeyen bir konuyu gündemime alayım dedim: AŞK

Hem günümüz insanının cılkını çıkardığı, kutsiyetini ayaklar altına aldığı bir konu…

“Aşk” kavramının önemine binaen ve âdem olan herkeste bulunması icap ettiğinden Yunus Emre’nin şu dizeleriyle başlayalım beyitlere:

AŞK’sızlara verme öğüt, öğüdünden alır değil/AŞK’sız âdem hayvan olur, hayvan öğüt bilir değil…

Yunus Emre, aşkı tatmamış insanı, insandan kabul etmiyor; aşk nedir bilmeyen insanı hayvan olarak addediyor. Yine şu dizelerde de aynı düşüncesini dile getiriyor:

Yunus öldü diye sala verirler/Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez…

Demek ki aşksız olmaz… O hâlde “Bâki olana aşkınız bâki olsun.” diyerek birkaç beyit ve anlamlarını verelim:

“Aşk imiş her ne var âlemde/İlm bir kıyl u kâl imiş ancak…” der yine Fuzuli.

“Dünyada her şeyin aşktan ibaret olduğunu, ilmin bile sadece bir boş uğraş olduğunu söyleyecek kadar ileri gider. Aşk yoksa ilmin bile boş olduğunu söyler. İlimde bile aşk lazım…

Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni /Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni… 

Ya Rab, aşk belasıyla içli dışlı kıl beni; bir an bile ayırma aşk belasından beni!.. diyen yine Fuzuli’idir.

Derd-i aşkı gayrıdan sorma, ne bilsin çekmeyen/Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin…

Aşk derdini başkalarından sormayın. Aşkı çekmeyen onun ne olduğunu ne bilsin? Siz onu yine inleyen âşığa sorun ki size hepsini bir bir anlatıversin, der Bakî de…

Ayıttı ol peri bir gün düşüne girüren bir şeb/Sevincimden nice yıllar geçipdür görmedim uyku…

Sevgili, “Bir gece rüyana gireceğim.” dediğinden beri heyecandan gözüme uyku girmiyor, diye dert yanar Zatî de… Şu inceliğe bakın rüyasına sevgili girecek ama heyecandan gözüne uyku girmiyor âşığın…

Arz-ı hâl etmeye câna seni tenhâ bulamam/Seni tenhâ bulacak kendimi aslâ bulamam…

Sevgilim, hâlimi arz etmek için seni yalnız bulamıyorum; seni yalnız bulunca da kendimi asla bulamıyorum, diyen Ulvî de sevgilisini yalnız bulamadığından, yalnız bulduğunda ise kendinden geçtiğinden şikâyetçi… Aşk işte!..

Canıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr/Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim…

(Ahmed Paşa)

Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lütuf etti, öyle mest oldum ki ondan sonra kimsenin merhabasını tanımadım.

Güllü dibâ giydin amma korkarım âzâr eder/Nazeninim sâye-i hâr-ı gûl-i diba seni… (Nedim)

İpek kumaşından, gül desenli bir elbise giymişsin de güzelim; korkuyorum o kumaşın üstündeki gülün dikeninin gölgesi seni incitecek… Şu iltifata, inceliğe, zarafete, nezakete bakar mısınız?

Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm/Ne gün ki kametini görmesem kıyamet olur…

Hangi gece senin eşiğine yüz sürmesem o an ölürüm; hangi gün senin boyunu görmesem o gün kıyamet olur, diyen ise divan edebiyatımızın sivri dilli şairi Nefi’dir.

Daha beyit çok ama yer yok!.. Muhtemeldir ki sonraki yazıda devam ederiz…

Aşkla kalın!..