Kendisi aşı yapmış ve aşı eğitimi vermiş eski bir sağlık çalışanıyım. Aşı deyince aklımıza insan sağlığını koruyucu, ciddi toplumsal ölümlere, sakatlıklara yol açan salgın hastalıkları önleyici önemli bir çalışma-uygulama akla gelir. Her toplumun yönetici kadrosu, halkını her konuda olduğu gibi bu konuda da düşünüp en sağlıklı ve en doğru bir şekilde koruyucu tedbirleri alır. Bu gerekli ve normaldir.
Çocuklarımızın vücudu aşı çöplüğü mü?
Bizim toplumumuz, yıllarca çok garip, anlaşılamayan ve açıklanamayan durumlara şahit oldu ve yaşadı. Öncelikle batı hayranlığının, teknolojiyi medeniyet zanneden yanılgısının zararlarını çok yaşadı. 90’lı yıllarda, toplumda salgın olmadığı halde çocuk felci aşısı kampanyaları düzenlendi. Sloganı ise, “Aşılı aşısız herkese” idi? Aşısızlara tamam da aşılılara niye? Kimse buna cevap vermedi. Ekiplerle gezdiler, sokakta oynayan çocukları tutup ağızlarına aşı akıttılar. Anne çocuğum aşılı diye aşı kartını gösterdiği halde “Olsun, biz tekrar yapacağız” dediler. Direnenlere dava açılacağını ve mahkemeye verileceğini söyleyerek tehdit ettiler ve zorladılar. Aşı yapan ekipler anonslarla halkı aşıya çağırdı, haftalarca seferber oldular. O sırada çalıştığım radyonun genel yayın yönetmeni benim yanımda Sağlık Bakanlığını aradı ve “Aşılar hakkında ciddi spekülasyonlar var, içinde kısırlaştırıcı madde olduğu söylentileri dolaşıyor. Lütfen bizi rahatlatın, halkı bilgilendirin. Size istediğiniz saate canlı yayın yaptıralım. Buyurun ve halkın şüphelerini giderin” dedi. Muhatabının verdiği cevap aynen şöyleydi, “ Bizim buna yetkimiz yok, siz bakanlığa güvenmiyor musunuz? Genel Yayın Yönetmenimiz de “Evet güvenmiyoruz çünkü siz bilgi vermiyorsunuz, güven duyacağımız açıklamalar yapmıyor ve bunu belgelemiyorsunuz” dedi.
Hasta halimle bilgi topladım
Bakanlıkta çalışan bir hemşirenin ablası bizim binadaymış diye duydum, o zaman Ankara’daydık. Ben de hastaydım, zorlanarak gittim kapısını çaldım ve “Beni ablanızla görüştürür münüz, bu bilgiye nasıl ulaşabilirim?” dediğimde, “Bakanlıktakilerin konuşma yasağı var, onun bildiklerini ben de biliyorum bana sorun” dedi. Ben de, Allah (c.c) rızası için doğruyu söyleyin, aşıların içinde kısırlaştırıcı madde var mı?” dedim. “Evet var, içlerine serpme olarak koydukları için sık sık aşıları tekrarlıyorlar” dedi. Radyodaki teknik ekipten bir kızımız, “Saliha abla şüphelerinizde haklıymışsınız, “Akdeniz’de asker bir abim var, çocukları aşılatmayın dedi fakat biz ne yazık ki o söylemeden önce aşılatmıştık” dedi. Bu arada istihbaratta görevli birisinin bu bilgileri doğruladığını öğrendim. Yurtdışında yaşayan bir Müslüman hanımefendi, ise “İthal aşılara asla güvenmeyin, kendi halklarına yapılan aşılardan alıp kullanabilirsiniz” demişti.
Güvenmeye ihtiyacımız var
Her insanın, vücuduna verilecek şeyin faydası ve zararı hakkında objektif olarak bilgi edinme hakkı vardır. Verilecek maddenin, bir deneme süresinin olması ve bunun insan vücudunda olası etkilerini, yan tesirlerini ve kalıcı olarak ne gibi bir etki bıraktığını bilmeye ihtiyacı ve hakkı vardır. On yıl sonra bu madde bende neye sebebiyet verecek, kimler üzerinde denendi? Covid aşısı içinde ne taşıyor? Aşıya karşı direnç oluşturan söylemler ne kadar doğru? Neden aşı konusunda dışa bağımlıyız? Türkiye kendi aşısını yapacak yeterlilikte değil mi? Menşei yurtdışı olan ve şimdiye kadar güven sağlayamamış aşıları neden yaptırayım? Aşıya değil, içinde ne olduğunu bilmediğim ve güvenmediğim aşıya, hele de insan haklarına aykırı olacağı için mecbur bırakılmasına HAYIR.