Artık ne olmalı!..

Abone Ol

Ülkelerin tarihe geçen dönemleri vardır. Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşu, çok partili döneme geçişi ve 15 Temmuz destanı olmak üzere 3 önemli tarih sürecinden geçti.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sistematik olarak Türkiye, her dönem çeşitli bahanelerle darbeler, muhtıralar, parti kapatmalar, siyasi yasaklar ve derin suikastlar dönemlerini yaşadı.

Milletimizin inançlarına dönük sistematik saldırılar ile millet dizayn edilmek istedi. Milletin değerleri ile çoğu zaman mücadele edildi. Millet, değerlerine her dönem canı pahasına sahip çıktı. Bu nedenle de davasına sahip çıkan bir liderin peşinden gitti. Her ne pahasına olursa olsun, inandığı liderini bırakmadı.

Değerinden ödün vermeyeceği bilinen millete sinsice bir oyun tezgahlandı. FETÖ eli ile tezgahlanan bu oyun ile devletin her kademesinde işgal edilmek istendi. Belli dönemde bu girişimlerin başarıya da ulaştığını söyleyebiliriz. Neticede ortaya çıkan FETÖ kumpasları bunun açık ve net delilidir.

Devletteki derin FETÖ yapısı, kendilerine engel gördükleri lideri 1725 Aralık kumpası ile itibarsızlaştırma ve sonrasında devleti tamamen ele geçirme eyleminin başlangıcı oldu.

Kolları dış ülke desteklerine kadar uzanan bu derin örgüt ile mücadelede dik duran lider Erdoğan’ı itibarsızlaştıramayan FETÖ, bu sefer 15 Temmuz alçak işgal ve darbe kalkışması ile son kozunu kullanmak istedi. Bu millet her daim arkasında durduğu lideri Erdoğan’ın çağrısı ile sokaklara çıkarak alçak ihanete geçit vermedi. Tankların altına yattı. Canını vatan için feda etti.

O gün sokağa çıkan, çıkamayıp milletin yanında durarak yüreği ile dua eden herkes birer kahramandır. O günün en büyük kahramanlarından biri de dik duran Türk basını olmuştur. Bende bizzat görevde o günün ihaneti ve kahramanlıklarını millete ve dünyaya haberci olarak duyurma fırsatı buldum Allah’a (cc) hamdolsun.

Destan yazan milletin ortak sesi olmuştur o gece Türk basını. İşte bu yüzden milletin sesi olan basın özgür olmalıdır. Özgür kalmalıdır.

15 Temmuz alçak işgal ve darbe kalkışması üzerinden 2 yıl geçti. Elbette ki bu büyük ihanete karşı milletin yazdığı destan unutulmayacaktır. Unutturulmayacaktır.

Türk adaleti bu ihaneti gerektiği gibi cezalandırıyor ve cezalandıracaktır. Ancak, bir topluluğa karşı olan öfkemiz, bizi adaletten ayırmamalı. 2 yıllık süreçte, adli hatalar, yanlış uygulamalar ve at izi ile it izinin karıştığı dönemleri yaşadık. Kurunun yanında yaşı da yaktık. Çoğu zaman da FETÖ’nun mağduriyet yaratma adına derin sinsi planlarının önüne geçemedik. Bunun bariz örneği, bylock konusunda ortaya çıkan ‘Mor beyin’ uygulamasıdır.

Ayrıca, hükümetin gözüne girmek adına birçok kurumun delil olmamasına rağmen birçok ismin FETÖ gerekçesi ile işinden olmasına, yine birçok ismin şikayet edilerek mağdur edilmesine neden olunması, dahası FETÖ iltisaklı olduğu söylenen birçok ismin de görevlerde olduğu algısı adalet duygusunu zedelemektedir.

Yeni Türkiye’de artık FETÖ’nun milletimizin yüreğinde yol açtığı yaraları sarma dönemi olmalıdır. Adaletin hakkıyla tesis edildiği dönem olmalıdır. 15 Temmuz ihanet gecesi nasıl birlik ve beraberlik içinde durduysak, aynı duruşu hep birlikte göstererek, yeni Türkiye’nin büyük hedeflerine hep birlikte ulaşmalıyız.

Bir topluluğa olan kinimiz, bizi adaletten asla ayırmamalı. Aksi halde başarılı olma şansı yakalayamayız.

Selam ve dua ile…