Türkiye’de yaşanan gelişmeler uzunca bir süredir Arap coğrafyasında yakından takip ediliyordu ve bu ilgi son dönemde daha da arttı.
Önümüzde ülkenin geleceğini doğrudan etkileyecek çok kritik bir referandum var.
Hem referandumla ilgili gelişmeler ve hem de Avrupa ülkelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tavrı Arap sokağı tarafından dikkatle izleniyor.
Eskiden halk dünyadaki gelişmeleri ancak gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi klasik medya organlarından takip edebiliyordu.
Dolayısıyla ancak o medya organlarında yayınlanmasına izin verilen kadarını öğrenebiliyordu.
İnternet ve özellikle sosyal medya bilgiye ulaşmayı ve başka coğrafyalarda neler olup bittiğini yakından takip edebilmeyi oldukça kolaylaştırdı.
Bu sayede Türkiye’deki gelişmeler Arap ülkelerin dört bir yanına anında ulaşıyor.
Peki ne diyorlar?
Sokaktaki insanların ne dediğine geçmeden önce bazı Arap yazarlardan alıntı yapayım.
El Cezire kanalının ünlü simalarından Ahmed Mansur, Katar El Vatan gazetesinde yayınlanan “Hıristiyan Avrupa Türkiye’ye karşı birleşiyor” başlıklı makalesinde tarihte yaşanan olayların ve çatışmaların bugüne ve geleceğe etkisine dikkat çekerek, “Avrupalılar Osmanlıların Viyana’yı kuşattıklarını hiç unutmadı” dedikten sonra makalesini şu cümleyle bitiriyor:
“Avrupa-Türkiye çatışması kaçınılmaz. Fakat şartlar bu dönemde Avrupa’nın lehine değil.”
Mısırlı gazeteci Cemal Sultan ise El Mısrıyyun gazetesinde yayınlanan “Türkiye’deki Anayasa değişikliği referandumu Avrupa’yı neden korkutuyor?” başlıklı makalesinde, Hollanda’nın yaptığını üçüncü dünya ülkelerinin dahi yapmayacağını ve Erdoğan’ın Hollanda’yı “muz cumhuriyeti” olarak nitelerken gayet haklı olduğunu söylüyor.
Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye yönelik eleştirileriyle Arap ülkelerindeki demokratik olmayan rejimlere yaklaşımları arasındaki farka dikkat çeken Sultan, Avrupa’nın Türkiye korkusunun demokrasi ve insan haklarıyla ilişkili olmadığını belirtiyor.
Sultan’a göre Avrupa’nın tavrı, İslam dünyasını sadece ürünlerini satacağı üçüncü dünya ülkelerinden oluşan bir pazar olarak görmesinden kaynaklanıyor.
Bahreynli yazar İbrahim El Şeyh de Ahbaru’l Halic gazetesinde yayınlanan “Onları korkutan hilal” başlıklı makalesinde şöyle diyor:
“Onlar (Avrupalılar) kendilerine boyun eğen ve tabi olan Arap ve İslam ülkelerine alışmışlardı. Uzun zamandır uygarlık bakımından kendilerinden üstün ve ekonomisi birçok Avrupa ülkesinin ekonomisinden daha iyi bir İslam devletinin kokusunu almamışlardı. Dini İslam olan, halkın seçtiği demokratik bir yönetime sahip ve kendilerine denk bir cumhuriyete alışık değiller.”
Âlimler cephesinde de Avrupa’nın ırkçı tavrına karşı Türkiye’ye tam destek var.
Başkanlığını Yusuf El Karadavi’nin yaptığı Dünya Müslüman Alimler Birliği yayınladığı bildiride Hollanda’yı kınayarak Türk yetkililere ve Hollanda’da yaşayan Türklere yapılanların siyasi ve ahlaki açıdan kesinlikle kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Arap sokağında halkın tepkisi de çok farklı değil.
Avrupa’nın geçmişte Türkiye’ye yönelik yaptığı insan hakları ihlalleri uyarıları özellikle gençlerin kafalarında soru işaretlerine yol açıyordu.
Hollanda’da yaşananlardan, Avrupa ülkelerinin skandal karşısında üç maymunu oynamasından ve hatta Almanya gibi ülkelerin Hollanda’nın ırkçı ve İslam düşmanı tavrına destek vermesinden sonra o uyarılar tamamen anlamını yitirdi.
Arap sokağı Avrupa’nın çıldırmış ve deliye dönmüş halini hayretler içinde izliyor.
Aşağı yukarı herkesin ağız birliği etmişçesine söylediği şu:
“Anayasa değişiklikleri ve başkanlık sistemine geçiş Avrupa’yı bu kadar korkuttuğuna göre demek ki Türkiye’nin iyiliği için doğru yönde atılmış bir adımmış.”
Arap sokağı Avrupa’nın çıldırmış ve deliye dönmüş halini hayretler içinde izliyor…