Arap Diktatörler Kulübü

Abone Ol

Önceki gün Kahire’de dışişleri bakanları düzeyinde toplanarak Barış Pınarı Harekâtı’nı kınayan Arap Birliği’ni ciddiye almaya hiç gerek yok.

Birincisi, orada toplananların büyük çoğunluğu kendi ülkelerindeki halkları temsil etmiyor.

Halk iradesini yansıtan demokratik seçimlerle iktidara gelmiş değiller.

Arap Birliği denilen örgüt gerçekte Müslüman Arap halklarını kontrol altında tutmak için görevlendirilen ve desteklenen diktatörler kulübünden başka bir şey değil.

Bugüne kadar Arap halklarının yararına herhangi bir adım attığı da görülmüş değil.

İkincisi, Arap Birliği uzun süredir Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın bir alt birimi gibi çalışıyor.

Dolayısıyla bildirileri daha çok Mısır’ın tavrını yansıtıyor.

Kahire darbeden bu yana Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin kontrolünde olduğu için Arap Birliği’nin açıklamalarının Riyad ve Abu Dhabi’nin politikalarına uygun olması da normal.

Üçüncüsü, Arap Birliği’nin ve kararlarının uluslararası düzeyde herhangi bir ağırlığı ya da etkisi yok.

Arap halkları zaten örgütün ne mal olduğunu biliyor.

Kahire’deki toplantının ardından yayınlanan bildiriye en büyük tepki Arap sokağından geldi.

Bugünkü iletişim teknolojisi sayesinde sıradan insanlar dünyanın her yerinde olup biteni takip edebiliyor.

Dolayısıyla Türkiye’nin askeri harekâtla ne yapmak istediğinin farkındalar.

Arap ülkeleri rejimleri harekâta karşıyken Arap halkları Türkiye’nin müdahalesini destekliyor.

Çünkü Arap Birliği’nin yayınladığı bildiri ve Barış Pınarı Harekâtı’na itiraz edenlerin tavırları akla ve mantığa aykırı çelişkilerle dolu.

Suriye’de Amerika, Rusya, İran ve daha birçok ülke at oynatırken, İsrail uçakları Suriye topraklarına arka arkaya saldırı düzenlerken sesi çıkmayanlar Türkiye terör örgütüne karşı harekete geçince Suriye’nin egemenliğinden bahsetmeye başladılar.

Suriye’nin kuzeyinde Amerika’nın desteğini arkasına alan terör örgütünün kontrol ettiği bölgenin Şam’ın egemenliğinden çoktan çıktığını görmezden geliyorlar.

Bu bir…

İkincisi, egemenliğine saygı duyulmasını istedikleri Suriye’nin Arap Birliği üyeliğini askıya alan bizzat kendileri.

Üstelik Şam yönetimi Türkiye’nin müdahalesinden birinci derecede terör örgütünü sorumlu tutuyor.

Harekâta karşı çıkarken Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapıyorlar fakat operasyonun hedefindeki ayrılıkçı terör örgütünün Suriye’nin toprak bütünlüğünü bölmek istediği gerçeğini görmezden geliyorlar.

Daha da ötesi Barış Pınarı Harekâtı’na “Arap topraklarının işgali” diyorlar ve Arap milliyetçiliğinden söz ediyorlar fakat savundukları terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerde Araplara zulmettiğini, silah tehdidiyle Arapları köylerinden kovarak etnik temizlik yaptığını, Arap aşiretlerinin terör örgütüne karşı askeri harekâta destek verdiğini unutuyorlar.

Arap Biriği, ırkçı terör örgütünün Arap köylerinde etnik temizlik yaparak demografiyi değiştirmesine izin vermeseydi Türkiye’nin müdahalesine gerek kalmazdı.

Arap halkları da bütün bu çelişkileri ve saçmalıkları görüyor.

Kısacası Arap Birliği’nin Barış Pınarı Harekâtı aleyhinde yaptığı açıklama sadece kendi ayıbını deşifre etti.