Onlar ümmetin yetimleri… Onlar Naf Nehri’nde, Andaman Denizi’nde mahsur kalan binlerce Rohingyalı… Bilinen isimleriyle Arakanlı Müslümanlar.
Burma (Myanmar) askeri cuntasından kaçan; ABD, Myanmar’a demokrasi (!) getirince kaçmak zorunda bırakılan sahipsizler…
Dindar ve fanatik bir kısım Budistin, kan dökmeyi haram saydıkları için yakarak öldürdükleri, “zulmün Budist versiyonu”na maruz kalan canlar onlar…
Bangladeş, Kutupalong, Naynayapara (Musoni) ve Teknaf Led; hayat sürdükleri kamplar… Sınıra yakın Teknaf Leda ve Kutupalong, mülteci kamplarından ziyade ölüm kampları gibi onlar için…
Bir zamanlar sultanı oldukları topraklarda, bugünkü zulmün temeli atıldı onlar için, bir İngiliz oyunuyla…
Arakanlılar, İslam ile 670’li yıllarda Arap tüccarlar vesilesiyle tanıştı. 1430 yılında Müslümanlar bölgeye hakim olup iktidarı ele geçirince padişahlıkla yönetilmeyi seçtiler.
1780’te İngiliz işgaliyle zor günler de baş göstermeye başladı. Burma (Mynmar) ve Arakan, 1780-1947 tarihleri arasında hep İngiliz işgali altında can çekişti durdu. Mesela 1942 yılında İngilizlerin göz yummasıyla yaklaşık 100 bin Arakanlı Müslüman topluca öldürüldü.
Burma ise 1948 yılında bağımsızlığına kavuştu. 17 büyük eyaletin farklı talepleri olunca İngilizler, tüm Burmalıları yuvarlak masa toplantısına çağırdı. Arakan’ı da çağırdılar. İngilizler, “Kavga etmeyin. Tek başınıza bağımsız da olmayın. Seçim olacak, kim iktidara gelirse onu takip edin” dedi. İngilizler, başlarına hakem olarak ise Burmalı Budistleri koydu. Hakemlikle kalmadı İngilizler, kendi silahlarını da bu Budistlere bıraktılar. Böylece o günden itibaren Budistlerin, Müslümanlara kan kusturan günlerin fitili ateşlenmiş oldu.
Yetmedi, bu kez de 1962 yılında göreve gelen askeri cunta Müslümanlara soykırım uyguladı, kendi topraklarından uzaklaştırmak adına tüm yolları denedi. Cunta, Budistleri, Müslümanlara karşı kışkırtmak istedi. Bunun için Müslümanlar aleyhindeki söylemlerle dolu kitapçıkları, Rangun’da ve Burma’nın diğer bölgelerinde dağıttı. Kitapçıklarda, Müslümanların diğer dinleri bastırarak kontrol altına almak istediği, Burma’yı bir İslam devleti haline getirme amacı güttükleri yalanları yazıldı çizildi.
Bugün…
Müslümanlar, Arakan bölgesinden başka bölgelere gidemiyorlar. Yasak! Başkent’e gitmek neredeyse hayal gibi bir şey. Ülkede bir tane üniversite bulunmasına rağmen Arakanlı Müslümanların tıp ya da mühendislik okumaları yasak! Diğer bölümleri tercih edip mezun olanların durumu da farklı değil, diploma verilmiyor, devlet kurumlarında asla ve kat’a çalıştırılmıyorlar. Arakanlı Müslümanların temsilcilerini Meclis’te de göremezsiniz. Bir köyden başka bir köyde misafir olarak kalmak isteseler, karakoldan izin almaları zorunlu. Yasak üstüne yasak, “yok” hükmü biçiliyor.
3 çeşit kimlik söz konusu ayrıca Burma’da.
Arakanlılar için “beyaz kimlik” veriliyor ve “yabancı” diye yazıyor. Yeşil kimlikte “Burmalı Müslüman”, kırmızı kimlikte “Burma vatandaşı” yazıyor. Burma’nın bazı yerlerinde Arakanlı olmayanlara “Burmalı Müslüman” kimliği verildiği oluyor.
Bir Arakanlı, uluslararası ticaret yapacaksa bir Budist’i mutlaka ve mutlaka kefil olarak göstermek zorunda. Arakanlılar askere de alınmıyor, onlara askerlik de yasak.
Arakanlılar yalnızca ve yalnızca 1 çocuk yapma hakkına sahipler. 1 çocuktan fazlası nüfus çoğalmasın diye yasak. Yasağa uymayanlar en sert cezalara çarptırılıyorlar.
Arakanlıların, ana dilleri Arakanbaşa’yı kullanmaları da mümkün değil. Burmaca konuşmaya zorlanıyorlar.
Müslümanların evlenmeleri de ciddi anlamda engelleniyor. Evlilik izni alabilmek için yerine getirilmesi gereken çok fazla prosedür var. Bu prosedürler, Müslümanların evlenmesini neredeyse imkânsız hâle getiriyor. Müslümanlar için önemli bir sosyal sorun olan bu durum, Burma yönetimi içinse “Müslüman nüfusu azaltma politikası”nın önemli bir parçasını oluşturuyor.
Bugün Arakan’da şeytanın askerleri pusuda. Çaresizliği çıkara dönüştürmekte ustalaşmışlar, köşe başlarını tutmuş, kimini fuhşa sürüklemek kimini kuma yapmak için tepinip duruyorlar.
“Arakanlı” olmak başka, hele “Arakanlı yetim” olmak bambaşka. Muson yağmurları bir başka yağıyor kulübeden evlerine, bayramlar bir başka, annelerin ağlaması hepsinden başka…
Arakanlı bir yetime dokununca insan… Yetim bıraktıklarını görüyor, bize yetmeyenin nelere yettiğini anlıyor.
Dünyanın bütün coğrafyalarında yetimler yetimdir, Arakan’da yetimler hem yetimdir hem yasaklıdır ve hem de dünyanın bütün çocuklarının ağabeyleridir. Onlar çocukluklarında yaşlanmıştır. Henüz 9’unda akranları gibi oynamaya sokağa çıktıklarında babasızlığı, vatansızlığı da beraberlerinde, yanlarında, yanı başlarında taşıyorlar.
Denizdeki aç susuz kardeşlerimize, Arakanlı Müslümanlara, lütfen, lütfen, lütfen yardım edelim!