Geride kalan 2023 yılının aralık ayında gıda enflasyonu yüzde 72 seviyesinde oldu. Üretici fiyatları aylık 1,14, yıllık bazda ise yüzde 44,22 arttı.
Üretici fiyatlarının düştüğünü net olarak görebiliyoruz. Bu durum üretim maliyetlerinin azaldığını gösteriyor. Daha açık bir ifadeyle tüketici fiyatlarının düşmeye başlaması gerektiğini söyleyebiliriz.
Ama ne hikmetse fiyatlar bir türlü düşmüyor, bırakın düşmesini durmuyor bile!
Şimdi soru şu; suçlu kim?
Fiyat artışlarının haksız bir şekilde devam ettiğini herkes kabul ediyor. Ticaret Bakanlığı ve Rekabet Kurumu ceza kozuyla piyasayı rahatlatmaya çalışsa da bir değişiklik olmuyor.
Gerçekten ceza yağıyor ancak “etiket değiştirme uzmanları” bana mısın demiyor!
Enflasyon artışına sebep olarak gösterilen gıda fiyatları küresel düzeyde iki buçuk yılın en düşük seviyesine geriledi.
Ya Türkiye?
Türkiye’de 2020 Eylül ayından bu yana gıda fiyatları “istikrarlı” bir şekilde yükseliyor.
Türk tüketicisi üç yıldır aralıksız olarak resmen soyuluyor!
Gıda silsilesinde üretici, toptancı, perakendeci ve tüketici olmak üzere dört ana unsur bulunuyor.
Üreticinin durumu yıllardır biliniyor; bir türlü ürettiğini hak ettiği rakamlara satamıyor. Devletin teşvik ve destekleriyle ayakta kalmaya çalışan bir üreticimiz var.
Toptancı, üreticiden aldığı ürünü perakende noktalarına dağıtıyor. Ancak bu dağıtımı yaparken de tabiri caizse ekonomimizi dağıtıyor!
Perakende zincirleri ise tüketicinin talepleri karşılığında üretici ve toptancıdan tedarik ettiği gıda ürünlerini piyasaya arz ediyor.
Ah tüketiciler!
Bu ülkede tüketici olmak gerçekten zor. Tüketici kime gitse arkasını dönüyor, lafı dolandırıyor, suçu başkasına atıyor.
Her şartta kaybetmeye mahkûm.
Peki!
Asıl problem nedir, gerçek suçlu kim?
Aracılar!
Piyasayı köpürten bu kişi ve kurumlardır.
Ürünü tüketiciye bir türlü direkt ulaştıramıyoruz. Ürünler “stoklama tesislerine” ve “spekülasyon üslerine” uğramadan tüketiciye ulaşamıyor!
Bu arada tarlada 2 lira olan bir ürün markette 20 lira etiketle arzıendam ediyor.
Ve biz bu aracıları bir türlü ortadan kaldıramıyoruz. Göz göre göre tüketiciyi soyuyorlar. Kimse bir şey yapamıyor.
Hesap ortada, bu bir soygun değil de nedir?
Üretici fiyatları düşük, tüketici fiyatı ise çok yüksek. Bu makas bilerek ve isteyerek kapanmıyor, bilakis gittikçe açıldığı için de hep gıda enflasyonu yaşıyoruz. Sabit gelirliler, çalışanlar, emekliler perişan oluyor.
Artık bıçak kemiğe dayandı. Yıllardır erteleme politikaları ve vadeli vaatlerle tüketici oyalanıyor. Artık perakende yasası mı çıkartılır, hal yasası mı çıkartılır; bildiğim bir şey var ki enflasyon canavarını besleyen spekülatörler bu piyasadan sökülüp atılmalı. Aracılar aradan temizlenmeli!
Ayrıca üreticiyi korumak ve pazarda söz sahibi olmasını sağlamak adına, devlet ortaklığında üretici kooperatifleri kurulmalı. Bu kooperatifler aracılığıyla üretici malını satabilir ve hak ettiği parasını cebine koyabilir.
Bir diğer konu da perakendeciler. Bazı bölgesel marketler ve ulusal marketlerin hemen hepsi tarladan ürün kaldırıyor. Bu uygulama ne umutlarla başlamıştı oysa. Marketler tarladan/bahçeden ürünü hak ettiği değeriyle alacak ve direkt tüketiciye sunacaktı. Hem üretici mağdur olmayacak hem de tüketici kazanacaktı. Ama kazın ayağı öyle değil. Kurdukları paravan şirketlerle fiyatları şişirdiler ve ürün markete gelinceye kadar beş katına hatta on katına çıktı!
Özetle perakendecilerin tarladan/bahçeden ürün alması acilen yasaklanmalı.
Eğer hal yasası çıkarılmayacaksa meyve sebze halleri kamunun kontrolüne geçmeli. Marketler, manavlar ve pazarcılar ürün tedarikini buralardan sağlamalı.
Bakın o zaman tüketici nasıl nefes alıyor. Kontrol altına alınan fiyatlarla birlikte enflasyonun nasıl düştüğüne hep birlikte şahit olacağız.