Anne, kadın ve şiddet…

Abone Ol

Her kadın annedir. Evin kalesi olan annelerin, çocukları ve ailesi için fedakârlığı hiç bitmez. Hayatlarındaki olumsuz şeyler, çocuklarının gülümseyişi ile uçup gider. Anne kucağının sıcaklığı unutulmaz bir nefestir.

Vicdanın ve merhamet duygusu ile yücelen insan, zaman zaman çocukluğunu ziyaret etmeli. Hepimizin çocukluğunda annelerimizin, bizler için didinişi vardır. Tarlada çalışan, dikiş diken, halı dokuyan, odun toplayan, başka evlere temizliğe giden annelerimizin emeği ile doludur hatıralarımız. Resulullah’ın (sas) “Cennet annelerin ayağının altındadır” (Nesai, Cihad,6) hadisi, İslam’ın anneye ( kadına ) verdiği değeri işaret eder. Anne duası ile süslenen ruhumuzun bu hazdan mahrum kalmaması için, bizi büyüten o elleri hiç bırakmamalıyız.

Fedakâr, titiz, evlatlarına ve ailesine karşı hassas olan kadın, eşi tarafından yeteri derecede anlaşılmakta mıdır? Ailenin huzuru için, kendini feda eden kadın takdir görüyor mu?

Kadının yaşam serüveni, bazen ibretlik tabloları çıkarıyor karşımıza. Ve son zamanlarda kadın, anneliğin yanında geçimini temin etmek için, çalışıyor Bugün iş dünyasındaki kadınların, erkeklerin rolünü çalmış olduğu gerçeği konuşuluyor. Evinden ve çocuğundan uzakta olan kadının aile yapısına etkileri tartışılıyor.

Kadını medyanın ve iş hayatının içine sürükleyen sistemi görmezden gelerek fikir yürütmek, çözüm sunmak toplumun tıkanması demektir. Bugünkü kadının konumunu analiz ederken, geleceğe etkilerinden çok bu noktaya geliş nedenlerinin altı çizilmeli!

Her gün iş dünyasındaki başarılı kadın sayısı artmaktadır. Bu hızlı değişimin köklerinde, kadının yaşadığı ekonomik sorun, eşinden gördüğü şiddet yatmaktadır. Bununla birlikte kültürel ve sosyal her konuda aşağılanma, kadını çalışmaya mecbur bırakmıştır.

Dolayısı ile anneliği ile ön planda olan kadının yükü, bugün daha da ağırlaşmıştır. Peki, bu sonuçtan anne olan kadın ne kadar memnundur. Çalışmaya mecbur edilen annelerin, evlatları ile paylaşacağı zaman da sınırlı olduğu için, mutluluklar da erteleniyor… Bu eksende aile yapısında da değişikler olmakta. Çocuklar oluşan boşluklarda, internet dünyası ile erken yaşlarda tanışmaktadır. Hızlı tüketim, hazırcılık, konfora endeksli yaşam savaşı, duyguların gelişiminde de olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Ve çağın insanı, iç yalnızlığı ile boğuşan, boşluklar ile kendini arayan, sorunlu bir kimliğe doğru sürükleniyor olması, toplum olarak kaçınılmaz bir gerçeğimizdir.

Bugün annelerin kız çocuklarına, en öncelikli ve biricik nasihatleri:

“Kızım benim gibi mağdur olma. Eşinin eline bakıp, aşağılanma. Kendi gücünü oluştur, ezilme.” Kız çocukları anneleri tarafından bu aşı ile yetiştirilmekte. Dolayısı ile kadın erkek arasında rol savaşı da doğmaktadır.

Erkeğin ‘’ Ben kazanamıyorum, sen hazır yiyorsun “sözleri ile kadını taciz edişi, kadın için büyük travmadır. Benim çektiğimi çocuklarım çekmesin diyen anneler, özellikle kız çocuklarını iş dünyasına girmeleri için, büyük bir hırsla yetiştiriyorlar.

Annesi ile iletişimi iyi olmayanlar, sevgi ile büyümeyen eğitimsiz kişiler, şiddete teşebbüs ederler. Kadına şiddet, erkeğin onursuzluğudur. Anneye, kadına, İslam’a saygı duyan, duyarlı bir kalp taşır.

Bugünün penceresine cefakâr anneleri bırakıyorum. Annelerimizi ihmal etmeyelim…