Ankara’da biz olabilmek

Abone Ol

Tren garı,

Merasim Sokak,

ve dün akşam Kızılay.

Ardı ardına Ankara’nın göbeğinde 3 terör saldırısı.

3 canlı bomba,

yüzlerce ölü

bir o kadar yaralı.

Bir ülke, başkentinin kalbinde

5 ay içinde 3 kez hain, alçak terör saldırıları ile sarsılıyor.

Gencecik insanlarını kurban veriyor.

Çok açık bir gerçeği kabul etmek zorundayız.

Türkiye çok yönlü asimetrik bir saldırı ile karşı karşıyadır.

Ve bu saldırılar, direkt olarak dış istihbarat kaynaklıdır.

Ankara da peş peşe patlayan bombalar basit bir terör örgütü planlaması değildir.

Bu sav da ısrarcı olanlar ya ahmaktır,

ya da art niyetlidir.

Bu eylemler, bir gizli servis aklıyla son derece iyi planlanmış eylemlerdir.

Son patlamanın failinin, Suriye ve Türkiye içinde ki faaliyetlerine ilişkin iddialar doğruysa,

Söz konusu istihbarat aklının içerde de ciddi uzantısı ve işbirlikçileri olduğunu gösteriyor.

Zaten bilinen bir gerçeklikti,

lakin son iddialar bu durumu daha da pekiştirmiş oldu.

Ortadoğu’da süren vekalet savaşlarının merkezi Suriye’de ki bu kaotik durum sürdükçe,

ne yazık ki Türkiye, bu asimetrik terör saldırılarına maruz kalmaya devam edecek.

Ve buna karşı içerde çok daha güçlü bir birliktelik sağlamamız gerekirken,

ne acıdır ki tam aksi yönde acınası manzaralara tanık oluyoruz.

Bir ana muhalefet partisinin genel başkanı dün hükümeti,

yaşanan patlamadan direkt olarak sorumlu tutuyor,

kendi partisinin milletvekili, üst kademelerde görevlendirdiği Tanrıkulu,

saldırının 2 saat sonrası PKK’nın yayın organında,

bölgede süren operasyonları eleştiriyor.

Bir gazete geçtiğimiz hafta manşetinde,

Silahlı toplulukların,(terör örgütü demiyor)

Kandilin çatısı altında birleştiğini duyuruyor.

Kızılay da yaşanan katliamın hemen sonrası,

tv kanalına katılan bir takım simalar,

olaya ilişkin görüntüler üzerinden hükümete ve Erdoğan’a sallıyor.

Sosyal medya da kan donduran mesajlar, paylaşımlar dönüyor.

Patlama anına dair insanlık dışı görüntülerin yayınlanmasına yasak geldiği için

PKK’yı üstü kapalı ya da alenen destekleyen birtakım muhalif ağız ve kalemlerin

eleştirileri,

suçlamaları,

hakaretleri hava da uçuşuyor.

Nasıl da tiksindirici bir ironi değil mi?

Ve daha neler oluyor

neler!

Gerçekten çok yazık.

Biz millet olma refleksimizi yitirirsek, işte o zaman terör hedefine ulaşır.

En zor zamanlarımızda kutuplaşırsak,

o vakit paramparça oluruz.

Durum sanıldığından çok daha vahimdir.

Bu uluslar arası saldırıları geri püskürtemezsek geleceğimiz tehlike altındadır.

Mesele siyaset üstü bir meseledir.

Kısır döngülere,

anlamsız çekişme ve suçlamalara son vermek zorundayız.

Saldırıların hedefinde başkent Ankara olması,

birliğimize ve geleceğimize yönelik bir tehdit mesajıdır.

Ya bunu geri püskürteceğiz,

Ya da mahvolup gideceğiz.

O nedenle her zamankinden daha çok “BİZ” olmaya ihtiyacımız var.

Ve buna Ankara da başlamalıyız.

Ankara da “BİZ” olmalıyız