Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşı

Abone Ol

Pazar günü kongre, pazartesi İnsani Zirve’ye rağmen görüşmeler vesaire derken, salı günü yeni hükümetin yeni bakanları belirlendi.

Böylelikle, 65. Hükümet resmen çalışmalarına başlamış oldu.

Dün Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in vefatının 33. yıl dönümüydü.

Bu vesileyle, AK Parti hükümetinin en çok icraat beklediğimiz bakanlarına Necip Fazıl’ın hasretini duyduğu gençliğe seslendiği gibi seslenmek istiyorum.

Niyetimiz Üstad’ın rüyasını gördüğü gençliğin nasılını ve niçinini hatırlamak ve hatırlatmak…

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a;

Halka değil, Hakk’a inanan; Meclis’inin duvarında “Hakimiyet Hakk’ındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakk’a kölelikte bulan bir gençlik…

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’ya;

Emekçiye “Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!” Kapitaliste ise “Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!” ihtarını edecek… Kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik…

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’a

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara “Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!” diyecek ve gerçek Müslümanlığın “ne idüğü”nü ve “nasıl”ını gösterecek bir gençlik…

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’a

Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan ve bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, Türk’ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâm’da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik…

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’ya

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, müzahrefat kanalı sokağı, fuhuş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hâsılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve temmişesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecek destanlık bir meydan savaşı içinde ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir bakanlık.

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a

Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk iki buçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allahın, Kur’ân’ında “belhümadal” dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören… Bu devreleri, yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi… Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik…