Amerikan sinemasının İsrail'e düşkünlüğü

Abone Ol

Hollywood ve İsrail arasındaki bağ hem güçlü hem de karmaşık. Hollywood, 75 yıldır İsrail'in en büyük kültürel destekçilerinden biri oldu ve İsrailli film yapımcıları ile sanatçılar için önemli de bir fırsat kaynağı hâline geldi. Ancak bu ilişki aynı zamanda birçok eleştiriyi de beraberinde getirdi. Uzmanlar; Amerikan sinemasının, İsrail politikasını desteklemesinin yanında İsrail-Filistin meselesini yanlış tasvir ettiğini ifade ediyor.

İSRAİL’İN PROPOGANDA APARATI

Amerikan sineması ve İsrail’in gayrimeşru ilişkisini irdelemeye devam edelim. 1920'lerde, İsrailli film yapımcıları Hollywood'da film çekmeye başladılar. Bu filmler, başlarda İsrail tarihini ve kültürünü tanıtmaya yardımcı oldu. 1948'de İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte, söz konusu ilişki daha da güçlendi. Bu tarihten sonra Hollywood, İsrail'in sözde bağımsızlığını desteklemek için kampanyalar düzenledi ve İsrail'i olumlu bir şekilde tasvir eden filmler üretti. Artık Hollywood, İsrail’in en çarpıcı propaganda aparatı hâline gelecekti.

HOLLWOOD’UN YAHUDİ NÜFUZU

Hollywood, İsrailli film yapımcılarına daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmak ve daha büyük bütçelerle çalışmak için fırsatlar sundu. Bunun sonucu olarak Steven Spielberg, George Lucas ve Mel Brooks gibi İsrail kökenli film yapımcıları Hollywood'un zirvelerine yerleştirildi.

Hollywood'un İsrail'e desteğinin çeşitli nedenleri vardı. İlk olarak Hollywood'da önemli bir Yahudi nüfusunun olduğunu belirtelim. Bu nüfus, İsrail'e güçlü bir duygusal bağlılık hissediyor. İkincisi, Hollywood, İsrail'i Batı'nın müttefiki olarak görüyor. Bu nedenle İsrail'i desteklemek, Hollywood'un kendi değerlerini desteklemek anlamına geliyor. Sinema endüstrisinde desteklenen Yahudi nüfusu, zamanla gücüne güç katan bir lobi nüfuzuna dönüştü.

BİLİNDİK SENARYOLAR

Hollywood'un İsrail'e düşkünlüğü, aynı zamanda eleştirel bir yaklaşıma da tabidir, dedik. Sinema çevreleri; Hollywood'un, İsrail politikasını desteklemesinin yanında İsrail-Filistin gerilimini yanlış tasvir ettiğini söylediler. Yakın zamandan bir örnek verirsek 2006 yılında, İsrail-Lübnan Savaşı sırasında bazı Hollywood yıldızları İsrail'i destekleyen açıklamalar yapınca bu ifadeler, dünyadan İsrail’e yönelik sert eleştirilerle karşılanmıştı. Söz konusu itiraz ve tenkitlerin odaklandığı birkaç nokta vardı:

Hollywood, İsrail'in işgal politikalarını destekleyen yapımları parlatıyordu. Örneğin, bazı Hollywood filmleri, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'deki işgalini meşrulaştırma gayreti güdüyordu. Üstelik bu yapımlar, İsrail-Filistin çatışmasını yanlış tasvir ederek İsrail’i mağdur, Filistinlileri ise saldırgan olarak tasvir ediyordu.

PERDE ARKASI KARANLIK

İsrail’in Hollywood’u bir propaganda aracı olarak kullanması uzun yıllardır tepkiyle karşılanıyor.

Hollywood'un İsrail'e desteğini açık eden yapımlardan bazı örnekler vererek bu tepkilerin nedenine birlikte bakalım:

"Munich" (2005) filmi, 1972 Münih Olimpiyatları'ndaki İsrailli sporcuların öldürülmesine misilleme olarak İsrail tarafından düzenlenen suikastları konu alıyordu. Film, İsrail'in suikastları meşrulaştırmaya çalıştığı yönünde dünyadan tepki topladı.

"The Hurt Locker" (2008) filmi, Irak'taki Amerikan askerlerini beyaz perdeye taşıdı. Film, İsrail'in Batı Şeria'daki işgalini destekleyen mesajlar içerdiği için eleştirildi.

"The Red Sea Diving Resort" (2019) filmi, 1980'lerde Mısır'dan İsrail'e kaçak Yahudileri götüren bir operasyonu anlatıyordu. Film, İsrail'in işgal politikalarını görmezden geldiği yönünde tenkit edildi.

Amerikan sinemasının büyükbaşları, İsrail’e yönelik tepkileri şantaj, yıldırma ve tehditle savuşturmaya çalışsa da farklı sesleri susturması mümkün olmayacak. Hollywood, İsrail'in işgal politikalarını desteklemekten vazgeçmediği ve İsrail-Filistin meselesini objektif bir şekilde tasvir etmediği müddetçe ‘haksızlığa taraf’ olmanın bedelini tarih önünde ödeyecek.

Hollywood meşalesi de her ateş gibi sönmeye mahkûmdur, diyebiliriz.