Bir düello izliyoruz bugünlerde. Oysa iki ülkenin yıllara dayanan kadim dostluğu bilinir. Dahası milyarlarca dolar düzeyinde ticari ilişkileri bulunur. Amerikalılar, Suudilere silah satar, karşılığında petrol ithal eder. Dünyanın en değerli şirketi Aramco bu ticari ilişkinin en önemli simgesi sayılır.
Geçmişte 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda ABD, Tel Aviv’e silah ve malzeme desteği vermişti. İsrail’e verilen desteği engellemek için ise Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeler petrol üretimini düşürmüş, ambargo kartını göstermişlerdi. Böylece ABD ekonomisine büyük zarar vermişler, Amerikan sanayisi büyük kayıplara uğramış ve milyarlarca dolar zarar edilmişti.
Geçtiğimiz haftalarda ise yine OPEC+ ülkeleri bir araya gelerek petrol üretimini azaltma kararı aldılar. Buna karşılık ABD, alınan karardan Suudi Arabistan’ı sorumlu tutarak iki ülke ilişkilerini ve askerî anlaşmaları yeniden gözden geçireceğini açıkladı.
OPEC+ kararından dolayı Suudi Arabistan’a Rusya’nın destek açıklaması gecikmedi. Bu beyanat, Amerikalıların rahatsızlığını daha da perçinledi ve Suudi Arabistan’a karşı tepki böylelikle tehdit seviyesine yükseltildi.
ABD, bu kararın ‘Rusya’ya destek anlamına geldiği’ şeklinde eleştiriler yaparken Suudiler kararın ‘tamamen ekonomik gerekçelerle’ alındığını vurguladılar.
Türkiye dahil birçok ülke ise ABD’nin baskı kurarak tehdit oluşturmasını tasvip etmediklerini deklare ettiler.
Suudi Arabistan tepkileri dindirmek ve algıyı yönlendirmek adına Ukrayna’ya 400 milyon dolarlık insani yardım paketi açıkladı. Suudilerin yakın partneri BAE Devlet Başkanı ise Rusya’yı ziyaret ederek olumlu temaslarda bulundu ve Amerikalılara dolaylı mesaj göndermiş oldu. Diğer taraftan kasım ayındaki G20 Zirvesinde Başkan Biden ile Prens Selman’ın bir görüşme yapmayacağı açıklandı.
ABD Başkanı Biden, kasım ayındaki seçimlerde petrol fiyatlarındaki artışın kendisine olan desteği azaltacağını düşünmüş olmalı ki Suudilere bu yönde baskı yapmaya yöneldi. En büyük koz ise Suudilere silah satışının dondurulmasıydı. Çünkü Yemen’deki savaş ve İran tehdidi gibi gerekçelerle Suudi Arabistan için silah alımı ayrıca önem arz ediyor.
Amerikalılar, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yaşandığı bir ortamda Arap dünyasını Rusların kucağına bırakacak mı? Hep birlikte göreceğiz. Fakat düelloda yeni cepheler de açılabilir. Kaşıkçı cinayeti bir şantaj malzemesi olarak Prens Selman üzerinden tekrar devreye sokulabilir.
Suudi Arabistan ise hem 1973’teki başarıyı hem de Süveyş Krizi’ndeki Amerikan desteğini hatırlamış olmalı ki yeni bir meydan okumaya tevessül etti. Yaşanan düelloda Suudiler doğru bir zamanda hamle yapmış olmalılar ki Avrupalılar da kendi enerji krizleriyle meşguller ve dolayısıyla sessiz kaldılar. Bölge ülkeleri ise zaten Suudilere destek açıklamaları yaptılar.
Geçmişte Süveyş Krizi’nde Soğuk Savaş rüzgârıyla Arapları küstürmemek adına İngiltere ve İsrail’i dahi karşısına alarak doğru strateji yürüten ABD, Ukrayna Savaşı ile kutuplaşan dünyada da Arap coğrafyasını kimseye bırakmak istemeyecektir.