Kasım ayında Amerika’da başkanlık seçimleri var.
Dün akşam mevcut Başkan Biden ve Trump bir televizyon tartışmasında karşı karşıya geldiler.
Bir tarafta yaşlı, kelimeleri bir araya getiremeyen, zor yürüyen, İsrail’in Gazze’deki soykırım suçunun ortağı ve Ukrayna’yı ateşe veren Biden; diğer tarafta ırkçı, dengesiz, Filistin kelimesini hakaret olarak kullanan, ultra siyonist Trump.
Ortaya çıkan garip hâller Amerika’nın ve dünyanın tıpkı bir Meksika açmazında olduğu gibi zor bir açmaz ile karşı karşıya bulunduğunu apaçık bir şekilde gösterdi.
Biden ve Trump’ın adaylığını dayatanlar âdeta ölümlerden ölüm beğenin diyorlar.
Tabii Amerikan açmazı, Meksika açmazından daha tehlikeli bir durum arz ediyor.
Çünkü Meksika açmazında sadece birbirine silah doğrultan taraflar zarar görürken Amerikan açmazı dünyayı ateşe atma potansiyelini bünyesinde barındırıyor.
Adaylardan hangisi seçimi kazanırsa kazansın hem Amerikan halkı hem de dünya bu seçimden büyük bir zarar görecek.
Zira Amerikan seçimleri sadece Amerika’yı ilgilendirmiyor; ABD’nin küresel bir güç olması nedeniyle dünya da bir açmazla karşı karşıya durumda.
Biden liberal ve demokrat diye hayale kapılanların bir kısmı, Ukrayna ve Filistin’de uygulanan politikalar ile uykularından uyandılar.
Trump iktidara gelirse bu konularda tam olarak neler yapacağını kimse tahmin edemiyor.
Yani Amerikan seçmeninin önüne konulan seçenek bugün, “kırk katır mı, kırk satır mı” seçimi…
Amerika gibi bir süper gücün düştüğü bu hâller bir kez daha şunu kanıtlıyor ki; ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir sistem ve hiçbir imparatorluk sürekli gücünün zirvesinde kalamıyor ve çürümekten kendini koruyamıyor.