Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, geçen hafta İran’a mesaj vermek üzere “USS Abraham Lincoln” uçak gemisi taarruz grubu ile bir bombardıman görev gücünü Orta Doğu’ya sevk ettiklerini duyurdu.
Ardından da ABD Başkanı Donald Trump İran’ın demir, çelik, bakır ve alüminyum sektörlerine yönelik yaptırım getiren başkanlık kararını imzaladı.
Bu arada, New York Times gazetesi, İran’ın Amerikan kuvvetlerine saldırması veya nükleer silah programını güçlendirmesi tehdidine karşı ABD’nin Ortadoğu’ya 120 bin asker göndermeyi planladığını yazdı.
Washington ve Tahran arasında tansiyon yükselirken olası bir sıcak çatışmadan en çok Körfez ülkeleri etkilenecek.
Dolayısıyla bugünlerde Körfez’de gündemin bir numaralı konusu “Amerika İran’a savaş açacak mı?” sorusu etrafında şekilleniyor.
Bu konudaki tartışmalarda farklı görüşler ileri sürülüyor.
Örneğin, ABD Başkanı’nın sadece blöf yaptığı ve Amerika’nın İran’la asla herhangi bir sıcak savaşa girmeyeceği söyleniyor.
Arap sokağında halk arasında şu şekilde konuşmalara rastlamak mümkün:
“Baba Bush İran’ı tehdit etti fakat Afganistan’ı İran’a teslim etti. Oğlu İran’ı tehdit etti fakat Irak’ı İran’a teslim etti. Obama İran’ı tehdit etti fakat Yemen’i ve Suriye’yi İran’a teslim etti. Trump şimdi İran’ı tehdit ediyor. Acaba sırada İran’a teslim edilecek hangi ülke var?”
Özetle ifade etmek gerekirse, Amerika ve İran’ın birbirine asla zarar vermeyeceği, sonuçta kaybedenin Körfez ülkeleri olacağı inancı hayli yaygın.
Buna karşılık savaş ihtimalinin bu kez her zamankinden yüksek olduğunu ve şu anki atmosferin Amerika’nın Irak’ı işgali öncesindeki havaya benzediğini ileri süren çok sayıda kişi de var.
Önceki gün Birleşik Arap Emirlikleri’nin Hürmüz Boğazı’na 70 mil uzaklıktaki El-Fuceyra Limanı açıklarında farklı ülkelerden 4 ticari geminin sabotaja uğraması tartışmaları daha da alevlendirdi.
Abu Dhabi, başta İran medyasının iddia olarak yayınladığı sabotaj haberlerini yalanladı fakat daha sonra resmi haber ajansı aracılığıyla gemilere saldırı düzenlendiğini itiraf etti.
BAE’de özgür medya olmadığı için olayla ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler oldukça kısıtlı.
Saldırıyla ilgili birtakım soru işaretleri gündemde.
Bununla birlikte, El-Fuceyra Limanı’ndaki sabotajın arkasında İran’ın olduğuna dair genel bir kanaat var.
Gözlemcilere göre Tahran Amerika’ya ve Körfez ülkelerine mesaj veriyor.
İran’a savaş açılması halinde Hürmüz Boğazı’ndan petrol sevkiyatını durdurabileceğini gösteriyor.
Ayrıca Amerika’nın uçak gemileriyle ve Körfez’e asker yığarak terör eylemi ve sabotaj türü karşı saldırıları önleyemeyeceğini anlatmaya çalışıyor.
İran’ın olası bir savaş halinde bölgede harekete geçirebileceği Hizbullah ve Husiler gibi milis güçlerinin olduğu, savaşı kendi toprakları dışına taşıyabileceği biliniyor.
Husilerin füzeler ve insansız hava araçlarıyla Suudi Arabistan’a düzenlediği saldırıları yoğunlaştırması ve son olarak ARAMCO’ya ait petrol pompalama istasyonlarını hedef alması da bu çerçevede okunabilir.
BAE karasularındaki petrol tankerlerini hedef alan sabotajdan sonra Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El-Ahmed Cabir Es-Sabah, Ulusal Muhafız Kuvvetleri’ne çağrıda bulunarak bölgede yaşanan tehlikeli gelişmelerden dolayı son derece dikkatli olmalarını istedi.
Bölgede gerginlik artıyor ve hava oldukça bulanık.
Herkesin cevabını merak ettiği soru şu:
Savaş fitili ateşlenecek mi yoksa son anda tansiyonu düşürecek bir çözüm mü bulunacak?