Öncelikle belirtmek isterim ki; şu Angelo Sakson selamı veren, DEAŞ tipli, saldırıdan ölü numarası yaparak cep telefonu sayesinde yaralı kurtulduğu söylenen Amerikalı Jake Raak isimli adama aklım takılı kaldı. Eğer söylenildiği gibi teröristin kurşunları çeliktense, Pentagonu cep telefonu yapsan o kurşun onu deler…
Türkiye’yi 15 Temmuz’da, darbe yoluyla işgal etme planları akamete uğratılan suç şebekesi gücün sözcüsü Michael Rubin’in, Türkiye kan gölüne dönecek açıklamasının ardından terör saldırıları yoğunlaşmıştı.
Özellikle Afganistan işgali ile başlayan süreç içinde, ABD ve AB ülkeleri, terörü bir sektör haline getirdiler. Bu gerçek hem bugüne kadar gelen süreçte yaşanılanlar hem de ABD generali Wesley Clark gibi saha elemanlarının itirafları apaçık gün yüzüne çıkardı.
Türkiye dışında bu sektörün içinde olmayan devlet neredeyse yok denecek kadar azdır. Irak işgali ile kurulan denklem içinde, Suriye de, gelinen nokta itibarı ile görülüyor ki, ABD’nin DEAŞ’ı, İngiltere’nin DEAŞ’ı, Almanya’nın DEAŞ’ı vasıtasıyla koalisyon güçleri (ABD ve AB) adına yürütülen vekâlet savaşları oyununa Rusya’nın dahli planları bozdu ve ABD DEAŞ’ı ile İngiltere, Almanya, Fransa DEAŞ’ları arasında çatışma doğurdu. Fransa, içine terörün taşınması neticesinde sahadan kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldı.
Suriye de, Güney sınırımız boyunca, kendi terör güçlerini (DEAŞ&PKK&DHKP-C) ikame eden Almanya, Suruç’tan başlayarak, aşil tendomlarımıza vurmaya başladı. İçeride kimi siyasi partiler ile birlikte, Nusayri etnik köken ve yıllardır Alman vakıflarının finans ettiği Halk evleri vb. örgütleri, kimi sol ve FETÖ tandanslı akademik ve sanat çevreleri, kimi medya ve sermaye sahiplerini kullanarak planlarına kamuoyu desteği oluşturmaya çalıştı. Paktın 15 Temmuz Türkiye’yi işgal girişiminin akamete uğraması ardından Fırat Kalkanı ile başlatılan temizlik harekâtı, Almanya ve kimi AB ülkelerini çılgına çevirdi…
Kandil’den Akdeniz’e kadar uzanan güney sınırlarımızın, terör sektörünün kullanım alanı olmaktan çıkarılması için başlatılan ve ilk adımı Fırat kalkanı olan, belki de 2. adımı Dicle kalkanı olarak devam edecek olan stratejik planlarımızın hedefine ulaşması için ABD’nin saha elemanı olan PKK&YPG&PYD ve DEAŞ terör örgütlerinin temizlenmesi kaçınılmazdır.
ABD, bir yandan bu gerçekle, diğer yandan Türkiye’nin Rusya ve Şanghay işbirliği örgütüyle hızla yakınlaşması ve sahaya inmesi neticesinde karşı karşıya gelmesi ile Türkiye’yi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
ABD, ya Reina terör saldırısındaki telefon bahanesi gibi senaryolar uydurarak ölü taklidi yaptım kurtuldum diyen elemanı gibi ölü taklidi yaparak sahadan çekilip bizi kurdukları terör sektörüyle baş başa bırakacaktır, ya da, Türkiye ile oturup, PKK&YPG&PYD&DEAŞ&FETÖ terör sektörünün tasfiyesi konusunda anlaşacaktır..
Görünen o ki ABD, hem Türkiye’yi kaybetmeden hem de ölü taklidi yaparak işlediği bu cürümden kurtulmayı daha az maliyetli görmektedir vesselam…