Amerika ile ilişkilerimiz durduk yere mi bozuldu?

Abone Ol

En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Türk-Amerikan ilişkilerinin kötüleşerek bugün bulunduğu noktaya gelmesinin sebebi kesinlikle S-400 hava savunma sistemlerinin tedarik edilmesi değil.

Aksine S-400’lerin alınması, Amerika’nın, Türkiye’nin temel ulusal güvenliğini ilgilendiren meselelerde takındığı negatif tutumun bir neticesi.

Yani S-400’ler, bu süreçte nedenden ziyade bir sonuçtur.

Ama ısrarla Türkiye’de bazı çevreler, Türk-Amerikan ilişkilerindeki kötüleşmeyi S-400’lerin alınması ile başlatıyorlar.

Bunlara göre Türkiye, S-400’leri almasaydı Amerika Türkiye’ye karşı CAATSA yaptırımları uygulamayacak ve F-35 savaş uçaklarını Türkiye’ye teslim edecekti.

Hâlbuki Türk-Amerikan ilişkilerini yakından takip edenler için, Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerin bozulmasının S-400 kararının alınmasından çok önce başlayan bir süreç olduğu çok açık.

Amerika’nın özellikle Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya vermiş olduğu destek ve bölgede PKK’nın kontrolünde bir devlet kurulmasına yönelik planları, bugün hâlen Türkiye’nin ulusal güvenliği ve bütünlüğüne kasteden en önemli ve ciddi tehdit.

Bunun da ötesinde yine Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik en önemli tehditlerden birisi olan Fetullahçı Terör Örgütünün liderinin hâlen Amerika’da bulunması ve FETÖ’nün Amerika tarafından kullanılıyor oluşu herkesin malumu.

Hepsine ilaveten Türk-Amerikan ilişkilerinde gerilime neden olan birçok nokta söz konusu. Bunların bir kısmı iade edilebilir ya da göz ardı edilebilir noktalar olabilir ama temel ulusal güvenlik meselelerinin göz ardı edilmesi mümkün değildir.

Bundan dolayı şu noktayı vurgulamak gerekir ki Amerika ile ilişkilerin bozulması Türkiye’nin bir tercihi değildi fakat bir zorunluluktu.

Zira Türkiye’nin ulusal güvenliğini ilgilendiren temel meselelerde geri adım atması ya da taviz vermesi mümkün değildir.

Düşünün, Amerikalılar ile ilişkilerimizin düzelmesini istiyorsak Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devletine göz yummamız gerekiyor.

Bunu aklı başında olan, vatanseverim diyen kim kabul edebilir; kim sineye çekebilir?

Dolayısıyla çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türkiye S-400’leri almamış olsaydı dahi Amerikalılar bir başka bahane bulup Türkiye’ye F-35 satışını engelleyecekti.

Sonuç itibarıyla Türkiye açısından bu mücadeleye girmekten başka bir opsiyon yoktu. Bunun karşılığında da Amerika’nın Türkiye’yi cezalandırmak için çeşitli adımlar atacağı herkesin malumuydu. İşte, F-35 ve S-400 kararının arkasındaki temel mesele budur.

Diğer taraftan Amerikalı karar vericilerin hem İsveç’in NATO’ya üyeliğini sağlamak hem de Türkiye’yi daha fazla yabancılaştırmamak adına F-16 satışı ile ilgili kararı ise onayladıklarını görüyoruz.

Buna rağmen Türk-Amerikan ilişkilerindeki yukarıda bahsettiğim temel meselelerin yakın zamanda çözülmeyeceğini ve gerginliğin devam edeceğini göz önüne alırsak Amerika’nın F-16 satışı ile ilgili taahhütlerine güvenilemeyeceği de herkesin malumudur.

Tüm bunlar göz önüne alındığında Türkiye açısından tek çıkış yolu, savunma sanayisinde kritik teknolojilerde tam bağımsızlığa ulaşmaktır. Son 20 yılda yapılan atılımlarla birlikte ülkemiz bu yola çoktan girmiş durumdadır. Türkiye’nin bu hedefe ulaşması için ihtiyacı olan şey, biraz daha zamandır. Siyasi irade savunma sanayisinin arkasında olduğu müddetçe hedefe ulaşmak kaçınılmazdır.