Son günlerde duyduğumuz haber başlıkları şunlar;
“Arap turistlere saldırı”
“Arap turistler Karadeniz’i ele geçirdi”
“Arap sermayesi Türkiye’de güçleniyor”
“Suriyelileri göndereceğiz”...
…
Hafta sonu İstanbul’da muhacir Suriyelilere yönelik eylemlere karşı Fatih’te ÖZGÜR-DER üyeleri tarafından “Irkçılığa Karşı Kardeşliği Yükseltelim” sloganıyla basın açıklaması düzenlendi. Açıklama sırasında bir grubun tepki göstermesi üzerine gerginlik yaşandı. Aslında eylemle ilgili olarak Zafer Partisi önceden eylemi basacağını ilan etmişti. Neyse ki marjinal bir gurup dışında kimse oraya gelmemişti.
ÖZGÜR-DER Genel Başkanı Rıdvan Kaya eylemde yaptığı konuşmada, “Irkçılığın zihinsel bir hastalık olduğunu; bir azgınlık, kalp kararması olduğunu ve hepsinin temelinde de bir cahiliye tavrı olduğunu biliyoruz. Tüm insanlar gibi kendisinin de bir damla sudan yaratıldığını unutup azgınlaşan, Rahman’ın arzını Rahman’ın kulları için yaşanmaz hâle getirmeye kalkışan bu cahilî tutum, şirkin ve zulmün bir yansıması, hududullaha karşı bir azgınlıktır. Son süreçte azgınlaşmasına karşın bu ülkede ırkçılık illetinin nevzuhur bir şey olmadığı açıktır. Bugün başta Suriyeliler olmak üzere ümmet coğrafyasının farklı bölgelerinden bu ülkeye sığınmış kardeşlerimizi düşmanlaştıran, onlara karşı her türlü iftirayı, tahkiri ve saldırganlığı meşru gören zihniyetin tam yüz yıldır bu ülkede farklı kesimlerden insanlara nasıl düşmanlık yaptığını iyi biliyoruz.” dedi.
Konu ülkede bulunan muhacirler mi yoksa konunun aslında başka bir yönü mü var, buna bakmak lazım. İnsanların Arap nefreti ekseninde iktidar düşmanlığında birleştirilme çabası olduğunu okumak doğru olacaktır. Ülkede yaşanan bu olayların doğru okunmadığı kanaatine sahibiz artık. Toplumsal yapının yeniden inşa edilme eksenine sokulması gerekiyor.
Sokakları daha güvenilir hâle getirmek gerekiyor. Askerin, polisin, MİT’in daha çok sokakta olması gerekiyor. Önlenen saldırılar kadar sokakta çetevari eylemlerin de engellenebilmesi gerekiyor. Sokakta kontrolsüz silah varlığına operasyonlar gerekiyor. Kimse kendine sokakta yargı dağıtıcısı görevi biçmesin. Devlet daha çok görünür olsun.
Bir akrabam geçmişte bir gün, üst düzey bir doktor akrabama şöyle demişti: Doktor, doktor! O kadar okudun, biraz daha okuyup astsubay olsaydın ya…
İnsanların güvenlik ihtiyaçları bazen ekmekten, sudan daha önce gelir. Sokakların sessizleştirilmesi gerekiyor ve kimse işlediği suçun yanına kâr kalmayacağını bilmeli. Devlet bunu bildirmekle mükellef.
Devlet her yerde olmalı. Devletin görevi sadece terörle mücadele değil, sokaklarda şiddetle de mücadele olmalı. Kimse ülkenin Meksika görüntüsüne büründürülmesine razı değil. Eğer bunu hem sokakta hem algıda başaramazsak o zaman iktidar sorgulanır. Kimsenin iktidarı sorgulamasına müsaade edilmemeli… Vesselam…