Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) Müdürü Prof. Dr. Emine Özmete, “Dünyada 50 milyon alzaymır hastası bulunuyor. Bu sayının 20 yıl içinde ikiye katlanması bekleniyor.” dedi.
Prof. Dr. Özmete, Dünya Alzaymır Günü öncesinde hastalığın belirtilerine, dünyada ve Türkiye’de görülme sıklığına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Alzaymırın, demansın (bunamanın) en yaygın biçimi olduğunu belirten Özmete, bunun günlük yaşam aktivitelerini etkileyen, zamana bağlı ilerleyen bir beyin hastalığı olduğunu söyledi.
Özmete, bu rahatsızlığın sağlıklı beyin hücrelerinin erken ölümüyle gerçekleştiğini ifade ederek unutkanlık başta olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açtığını dile getirdi.
Alzaymırın dünyadaki yaşlı nüfus oranının artmasıyla başlıca sağlık problemleri arasında yer almaya başladığını belirten Özmete, “Alzaymır hastalığı, dünyada yaşlı nüfusun artmasıyla daha yaygın bir şekilde görülmeye başladı. Dünyada 50 milyon alzaymır hastası bulunuyor. Bu sayının 20 yıl içinde ikiye katlanması bekleniyor. Her üç dakikada bir hastalık teşhis ediliyor.” dedi.
Özmete, Türkiye’de alzaymır hastalığından hayatını kaybedenlerin oranının katlanarak arttığına dikkati çekerek “Ülkemizde, 2011’de 6 bin 155 kişi alzaymır hastalığından vefat etmiş iken, 2015’de bu sayı 11 bin 997’ye yükseldi. 2017’de ise yaşlıların 13 bin 601’i alzaymır nedeniyle hayatını kaybetti. Bunların 5 bin 23’i erkek, 8 bin 366’sı kadındı.” diye konuştu.
Prof. Dr. Özmete, alzaymır hastalığının kadınlarda daha sık görüldüğünü bunun da kadınların daha uzun yaşaması, çevresel faktörler gibi nedenlerden kaynaklandığını söyledi.
Aşırı stres, hareketsiz yaşam, depresyon, dolaşım sistemi hastalıkları ve diyabet gibi hastalıkların alzaymırı tetiklediğini aktaran Özmete, şu ifadeleri kullandı:
“Alzaymırın belirti ve bulgularını fark etmek genellikle güçtür. Belirtiler yaşam tarzı, kültürel birikim ve yaşamdaki tecrübelere göre kişiden kişiye farklılık gösterir. Gündelik hayatı etkileyen unutkanlıkların olması, planlama ve hesaplamada zorlukların yaşanması, iş ve ev görevlerinde aksamalar, zaman ve mekanla ilgili yaşanan kafa karışıklığı, görüntüleri algılama zorluğu, konuşma ve anlamada zayıflamanın olması, karar vermede güçlük, kişilik ve davranış bozukluğu, fiziksel ve zihinsel olarak fonksiyon kayıplarının olması gibi belirtiler görülür.”
“Her unutkanlık alzaymır hastalığı olarak yorumlanmamalı”
Emine Özmete, gündelik yaşamdaki her unutkanlığın alzaymır olarak yorumlanmaması gerektiğine işaret ederek “Örneğin odaya bir şey almak için gidip ne alacağını unutmak tek başına bunama değildir. Misafire yaptığınız keki ikram etmeyi unutabilirsiniz ancak o gün kek yaptığınızı unutuyorsanız alzaymır hastalığının belirtisidir. Nerede olduğunu unutmak, sokağa çıktığında evinin yolunu bulamamak en önemli belirtiler arasındadır.” dedi.
Alzaymırın tam tedavisinin mümkün olmadığını ancak erken teşhis ve tedavi ile hastanın yaşam kalitesinin iyileştirilebileceğini vurgulayan Özmete, “Alzaymır için kullanılan ilaçlar, kesin bir iyileşme sağlamıyor. Ancak hastaların daha net düşünebilmelerine ve günlük işlevlerini daha rahat yerine getirmelerine olanak sağlıyor. Hastalık ilaç tedavisi görenlerde daha yavaş ilerliyor.” dedi.
“Hastanızla ortak hatıralarınızı paylaşın”
Prof. Dr. Emine Özmete, kişilik ve davranışlardaki değişiklikler, fiziksel fonksiyon kaybı gibi nedenlerle alzaymırlı hastanın 24 saat bakıma ihtiyaç duyduğunu dile getirerek şu tavsiyelerde bulundu:
“Alzaymır hastasının evde sağlık bakımı ihtiyacının karşılanması ve bakım verenin desteklenmesi önemli. Bu nedenle alzaymır hastaları için evde bakım hizmetleri sürekli ve sürdürülebilir hale getirilmeli. Alzaymır hastasının bakıldığı yerin sıklıkla değiştirilmesi uygun değil. Evde hasta için güvenli bir ortam oluşturulmalı. Hasta aile üyelerinin güvendiği kişilerin bakımına ve psikososyal desteğine ihtiyaç duyar. Hastanızın yardıma ihtiyacı olduğunu bilerek davranmak gereklidir. Hastalarınızı unuttuğu şeyler için kınamayınız. Onların konuşmalarını alay konusu etmeyiniz ve onlara kızmayınız. Hastanızla ortak hatıralarınızı paylaşın, zihinsel aktiviteler yapın, hastalığın ilk evrelerinde yapabileceği, gücünün yetebileceği işleri yapmasını sağlayın.”