Almanya Başbakanı Merkel seçim yaklaştıkça Türkiye’ye karşı söylemin dozunu artırıyor. En son Gümrük Birliği Anlaşması’nın tekrar ele alınmasını önerdi. Alman Dışişleri Bakanı ağır ifadeler kullandı. Neden Türkiye Almanya seçimlerin ana gündemini belirler? Biz millet olarak İngiliz ve Fransız gibi Batılılar’a karşı Almanlar’a daha sıcak bakarız. Bunda Osmanlı Devleti’nin son yıllarından başlayan işbirliği ve ilişkilerin önemli etkisi vardır. Şu anda 3 milyondan fazla insanımız Almanya’da yaşamaktadır. Bu 3 milyon insan Alman ekonomisine ve sosyal hayatına ciddi manada katkı sağlamaktadır. Almanya’nın her yerinde bir Türk işyerine veya sokakta dolaşan bir Türk’le karşılaşmak mümkündür.
140 yıldır yakın ilişki içinde olduğumuz askeri, siyasi, ekonomik alanlarda işbirliği yaptığımız Almanya bize neden tavır alıyor?140 yıllık dostluk ilişkisi neden belirleyici olmuyor? 1900’lerin başında Mercedes ve AEG’de çalışan ve daha sonraki yıllarda Alman ekonomisine can veren milyonlarca insan neden daha iyi ilişkilere kaynaklık edemiyor? Bu durum sadece seçim ve siyasetle açıklanacak bir olay değil. Seçimler bitince ilişkiler normale döner mi? Burada iki ülkenin bir birine bakışında bir yanlışlık var.
1960’ların başında Anadolu’nun birçok yöresinden tahta sandıklarla ve büyük umutlarla Almanya’ya giden vatandaşlarımız kısa sürede para kazanıp geri geleceklerdi. Ne devlet olarak biz gidenlere adam gibi sahip çıktık ne de Almanlar kısa süre sonra ülkelerine dönecek olan bu insanlarla ilgilendi. Ama hayatın gerçekleri farklıydı ve gidenlerin büyük çoğunluğu geri dönmediler. Birinci nesil çok ciddi sıkıntılar yaşadılar. Batı Trakya Türkleri’nden ilk kuşak işçi olarak Almanya’ya giden bir soydaşımız elinde bir büyük çanta içinde yüzlerce fotoğrafın olduğu evraklarla duygulu bir hatırasını şöyle anlattı: “Fabrikada çalışıyoruz ancak hiçbirimizin Almancası yok. Fabrikanın yanında baraklarda kalıyoruz. Temizlik sorunu nedeniyle bit ve pire salgını yaşadık ancak bunu nasıl anlatacağımızı bilmiyoruz. Artık çaresiz kalınca bir kibrit kutusuna bit ve pireleri doldurarak yöneticinin masasında açtık.” Bu tablo ilk neslin dramını anlatmaya yeter. Ancak 3. kuşak hem dil hem de kültür açısında Alman toplumunu daha iyi tanıyor. İstenen seviyede olmasa da Alman toplumuyla ilişkiler daha iyi düzeyde.
Bu büyük potansiyele rağmen Alman politikacıları burada yaşayan Türkler’i ötekileştirerek ciddi bir hata yapıyorlar. Seçimler biter ancak Almanlar’la Türkler bir arada yaşamak zorunda. Bu büyük topluluğu düşmanlık için sebep olarak ortaya koymak yerine dostluk için aracı kılmak iki devletinde lehine olacaktır.
Görünen en önemli sorun Almanya’nın terör örgütlerine kucak açmasıdır. Bu durumun izahı mümkün değil. Almanya yıllardır Türkiye aleyhine çalışan terör şebekelerine sahip çıkıyor. Bu sadece siyasetle açıklanacak bir olay değil daha derin sebepleri olmalı. Bu nedenle bilim adamlarına, düşünce kuruluşlarına daha fazla görev düşüyor. Alman bilim adamlarıyla Türk bilim adamları ortak bir çalışma yaparak sağlam bir rapor ortaya çıkarabilirler.
Almanlar’ın artık şunu anlamaları gerekiyor; karşılarında eski Türkiye yok. Kendi meselelerine sahip çıkan bir dost ülke var karşılarında. Yıllardır bir türlü asimile edemedikleri Türkler gibi Türkiye Cumhuriyeti de asimile olamayacak kadar güçlü ve büyüktür.