Dili dualı, gönlü zengin Metin dayımız bayramda hepimize bir sürpriz yaparak cumartesi günü dünyaya veda etti. Bu sefer dualar Dayıların Yeri’ne çay içmeye gelen gençlere yıllardır “Allah sizi annenize bağışlasın” diye dua eden Metin Dayı içindi. Hepimiz onun arkasından “Allah seni de annene bağışlasın” diye dua ettik. Metin Dayı hayattayken Milat Gazetesi için kaleme aldığım bu yazıyı sizlerle paylaşırken Metin Dayı’ya da Cenabı Hak’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.
Eski sandalyeler, üzerindeki tozlardan uzun zamandır silinmediği belli olan duvardaki ayna, Rusya’nın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olarak gösterildiği, Türkiye’nin 67 il olduğu dönemlerden kalma bir harita ve bu dekoru tamamlayan eski bir radyo. Burası son zamanlarda açılan yeni kafelerle, nargile salonlarıyla yıldızı bir hayli parlayan At Pazarı’ndaki Dayıların Yeri… At Pazarı’nın hemen girişinde olan ve kırmızı tuğlalı görünümüyle hemen kendini ele veren Dayıların Yeri, Fatih ve çevresindeki yurtlarda kalan öğrencilerin, genç edebiyatçıların mekanı… Dayıların Yeri’nin müdavimleri daha çok “gönül sohbet ister kahve bahane” felsefesine inananlardan oluşuyor. Burada günün her saatinde edebiyattan memleket meselelerine, öğrencilerin burs sorunlarından futbola, Arap devrimlerinden Suriye’ye kadar her türlü sohbete rastlayabilirsiniz. Dayıların Yeri’nde gün boyu sadece çay içilmez. Aynı zamanda tavşankanı gibi çayların yanında en güzel sohbetler de demlenir.
OTO TAMİRCİLERDEN KAFELERE
Fatih At Pazarı’nın en ilginç ve nostaljik mekanlarından biri olan bu çay ocağı Metin, Halis ve Süleyman isimli üç kardeş tarafından işletiliyor. Ayrıca Metin Dayı’nın oğlu Hamza da babasına ve amcalarına yardım ediyor. Dayıların Yeri’nin en renkli siması ise Metin Dayı’dır. Olaylara getirdiği ilginç yorumlar, öğrencilere gösterdiği sıcak ilgi ve müşteriler için yaptığı birbirinden güzel dualar nedeniyle “Dayıların Yeri” dendiği zaman aslında akla en fazla Metin Dayı gelir. Biz de yıllardır olduğu gibi bir kez daha hem çay içmek, hem de sohbet etmek için ziyaret ettiğimiz bu yıllanmış çay ocağında ilk olarak Metin Dayı tarafından karşılanıyoruz. Masalardan birinde yerimizi alıyor, çaylarımızı söylüyor ve Metin Dayı ile sohbete başlıyoruz. Metin Dayı önce At Pazarı’nın eski halini anlatmaya başlıyor: “Babam ve amcanlar burayı 1932 yılında bir acemden satın almışlar. O zamanlar burada ahırlar, nalcılar varmış. 1938 yılında buradaki At Pazarı Edirne Kapı’ya taşınmış. Sonra meydana kaportacılar, boyacılar, rot balansçılar açıldı. At Pazarı Meydanı bir oto tamirhaneciler sokağına dönüştü. Daha sonra da oto tamircilerin yerine kafeler geldi.”
ÇAYIN YANINDA ÇEKİRDEKLİ ÜZÜM
Dayıların Yeri ilk açıldığında etrafta çay ocağı veya kahvehane yokmuş. Hatta sohbetimiz devam ederken biraz da gururlanarak “buraların en eskisi biziz” diyor Metin Dayı… Babaları ve amcaları vefat ettikten sonra çay ocağının işletmesi onlara geçmiş. Burası ayrıca bir zamanlar Erzincan’ın Kemaliye ilçesinden İstanbul’a gelenlerin de ilk durak yeri oluyormuş. Bunun sebebi ise çay ocağının sahiplerinin Kemaliye’nin Ergü köyünden olması… Önce Metin Dayı’nın ağabeyleri İstanbul’a gelmiş. 1960 yılında da Metin Dayı köyü terk ederek İstanbul’da yaşamaya başlamış. Babasından, amcasından çay ocağı ile ilgili çok anılar dinlemiş Metin Dayı… Örneğin İnönü zamanında müşterilere çayın yanında çekirdekli üzüm veriliyormuş. Çünkü o zamanlar memlekette kıtlık varmış. Çay ocağı ve kahvehane sahipleri müşteriye verecek şeker bulamıyormuş. Metin Dayı eskiden yönetimlerin kötü; fakat halk arasındaki dayanışmanın bugünkünden daha fazla olduğunu söylüyor. Metin Dayı; “Önceden halkın hakkını yiyen yönetimler vardı. Fakat halk birbirine da
ha bir tutkundu. Eskiden bir yer aldığında, düğün yaptığında herkes birbirine yardım ederdi. Şimdi insanlar eskisi kadar fedakâr değil” diyor.
SANDALYELER ATA YADİGÂRI
Eski günlerden bahsederken konu Dayıların Yeri’nin bir zamanlarki müdavimlerine geliyor. Bir çok kişi gelip geçmiş bu eski çay ocağından. Fakat Metin Dayı’nın en çok sevdiği ziyaretçiler Gönenli Mehmet Efendi, Sadreddin Yüksel Hoca ve Fatih Camii’nin eski imamlarından Baki Efendi’ymiş. Metin Dayı şöyle diyor: “Böyle mübarek insanların sayısı çok azaldı. Siz Gönenli Mehmet Efendi’yi bir görseydiniz. Nur gibi, şeker gibi bir adamdı. ” Bir ara gözümüz çay ocağındaki eski sandalyelere takılıyor ve bu sandalyelerin 50 yıllık sandalyeler olduklarını öğreniyoruz. Metin Dayı’ya bu sandalyeleri yeni sandalyelerle değiştirmeyi düşünüp düşünmediğini sorduğumuzda:“ San
dalyelerden önce yer sediri kullanıyorduk. Bu sandalyeler eski günlerin, ataların hatırası. Kırıldıklarında bir ustaya verip tamir ettiriyoruz. Sandalyeleri yeni sandalyelerle değiştirmeyi hiç düşünmedik. ” diyor.
“BİZDE MÜŞTERİYE PARA SORULMAZ”
Dayıların Yeri’nde müşteriye içtiği çayın hesabı sorulmuyor. Müşteri kendi hesabını kendi yapıyor veya gönlünden geçeni, gücünün yettiği kadarını ödüyor. Bu çay ocağının özellikle öğrenciler tarafından mekân edinilmesinin sebeplerinden biri de sanırım bu durum. Bir öğrenci cebinde parası olmadığı zaman bile rahatça Dayıların Yeri’ne gelip çay içebiliyor. Metin Dayı; “Bu kural; çay ocağımızın anayasasıdır. Kimseye içtiği çayın hesabını sormayız” diyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Bizde müşteri ne kadar verirse o kadar alınır. Kimsenin çayının hesabını tutmayız. Buraya gelen öğrenciler rahat rahat çaylarını içsinler istiyoruz. Özellikle İstanbul’a okumak için gelen öğrenciler arasında parası olan var, olmayan var.” Metin Dayı bir taraftan bizimle sohbet ederken, diğer taraftan da çay ocağına gelen müşterilere çay dağıtmaya devam ediyor. Metin Dayı ayrıca kim olursa olsun, yedi yaşından yetmiş yaşına kadar çay verdiği herkese “beyefendi, buyurun” diyerek hitap ediyor. Bu durum bir bakıma müşteriye yönelik saygıyı, buraya gelenlere verilen önemi gösteriyor.
KAFELER AT PAZARI’NI HAREKETLENDİRDİ
Yeni açılan kafelerle birlikte At Pazarı bir hayli değişti. Metin amca ve kardeşlerinin çay ocaklarının yanına Bab-ı Yaren, Eski Kafa, Derviş Cafe, Beyrut gibi yeni kafeler, nargile salonları açıldı. Peki bu durum Dayıların Yeri’ni nasıl etkiledi? Metin Dayı ve kardeşleri At Pazarı’na yeni kafelerin açılmasından memnunlar mı? Ayrıca gelirlerinde herhangi bir artış veya azalma oldu mu? İşte bu soruları cevaplarını öğrenmek için Metin Dayı’ya soruyoruz. Metin Dayı önce, “ Rızkı veren Allah’tır. Biz buna inanıyoruz” diyor. Daha sonra da sorularımızı cevaplamaya başlıyor: “At Pazarı Meydanı’na yeni kafeler açıldıktan sonra işlerimiz daha da açıldı. Çünkü meydan hareketlendi, insanlar At Pazarı’na daha fazla gidip gelmeye başladılar. Ayrıca meydana yeni kafeler açılsa da öğrenciler bizim çay ocağına gelmeye devam ettiler. Çünkü öğrenciler burayı kendi mekânları gibi görüyor. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. İnsan verdiği nimetler için Allah’a şükretmeli. Şükredenin rızkı artar, sıkıntıları azalır ”
DAYILARIN YERİ’NİN ISRARI
Modern hayat teknoloji vasıtasıyla her geçen gün hepimizi daha da fazla kuşatıyor. Reklamlar hep daha fazla tüketmeyi idealize ediyor. İnternet olmadığı zaman hayatın bir zindana dönüştüğünü algılayan yeni bir nesil oluşturulmaya çalışılıyor. Kapitalizm dayanışma ruhunu yok etmeye uğraşırken, her şeyin menfaat, para, istek ve arzuların etrafında döndüğü bir dünya kurulmak isteniyor. Modernizim bize her şeyden önce insanlığımızı kaybettiriyor ve hayatlarımızı aslında acayip sıkıcı bir hale getiriyor. Böyle bir dünyada Dayıların Yeri’nde para değil; dua önemseniyor. Dünya hırsına değil; şükre, tevekküle, kardeşini düşünmeye değer veriliyor. Dayıların Yeri Fatih At Pazarı’nda insanlık adına ısrarını sürdürüyor. Sahi hayatımızda kaç böyle insan veya ara sıra uğradığımız kaç böyle mekan kaldı ki? İşte bu tür duygu ve düşüncelerin eşliğinde Dayıların Yeri’nden ayrılıyoruz. Hem de Metin Dayı’nın arkamızdan ettiği “Allah sizi annenize bağışlasın” duasıyla…
Adem Özköse / ademozkose55@hotmail.com