Subliminal fantezilerine çikolatayı da karıştırdı namussuzlar. F16’lara meydan okuyan halkı, abur cubur reklamıyla tehdit etme cüretini de gösterdiler. Çeşitli hükümet organlarındaki çapaklar tamamen temizlenemediği için, ara ara sürpriz yapma imkânı buluyorlar hala. Ezoterik mesajlarla halkı paniklendirip şov yapma alışkanlıklarından da vazgeçecek gibi değiller. Lakin komik olan şu ki; panik ve teyakkuz kavramlarını birbirine karıştırdıklarından, halkı önlenemez bir korku ortamına gark ettiklerini zannediyorlar. Nasıl olsa, sözüm ona FETÖ’cü olmayan; basiretli vatandaşa düzenli olarak paranoyak etiketi yapıştıran müzmin muhalif kadro da arkalarında. Vatan haini şerefsizler, idrak perdesi kapanmış her bir hamakat numunesini hamur gibi yoğuruyor. Alanlarında gayet başarılılar aslında ama sonuca ulaşamıyorlar. Çünkü dillerinden düşürmeseler de kalplerinde zerre değer taşımayan, kudretinde ezilmeye mahkûm oldukları bir mutlak var: “Allah(cc), inananlarla beraberdir.’’
Bir de Halk Parti kafasının son bombası var biliyorsunuz. “Hayır çıkarsa, düşmanı denize dökmüş gibi sevineceğiz.”, “Evet çıkarsa, hepinizi denize dökeriz…’’ gibi laflarla gözdağı veriyorlar. Bunlar da cilveleştikleri FETÖ’nin tüm üyeleri gibi tehdit müptelası. Hoş, kimin kimi denize döktüğünün itirafını da yapamıyorlar. Zaten denize dökme hikâyesi de girift bir konu. Çok ayrıntıya girmeyelim. Fakat koca meseleyi denize dökmekle özetleyeceksek eğer, küffarı denize döken; öz vatanında parya konumuna itilen halktı; sarhoş kusmuğuyla haritamızı çizenlere mukaddesatımızı peşkeş çekenler değil! İstiklal mücadelesinde cepheye çıkmadığı gibi, öz toprağımızı da bozuk para gibi dağıtmış yüksek rütbeli elemanlar, kendilerini İstiklal kahramanı ilan etmişlerdi. Millî mücadele cemiyetlerini emperyalizmin kölesi addedenler, hasıraltı mandacılığın lokomotifi olmuşlardı.
Seciyeleri, muazzam bir insicam halinde nesilden nesile baş gösteriyor. Tanzimat’tan beri yaptıkları bu: Tehdit, yalan ve basmakalıp hürriyet palavraları… İrfan ve kültür çapında istidat acizi olan zıpçıktı aydınlar, zamanında da istibdat naralarıyla vatan satıyorlardı. Onların bugünkü soyları, aynı omurgasız tavrı büyük bir gayretle devam ettirmekte ve yeniden gün yüzüne çıkmış rezil ittifakın silik birer piyonu olma vazifelerini hevesle sürdürmektedir.
Halk Parti kafasından devam edelim. Kılıçdaroğlu’na göre; 15 Temmuz’da milletin iradesine çöreklenmeye kalkan şeytani saldırı, “Kontrollü darbe’’ imiş. ‘’Hangi ifadeler bu kanınızı güçlendirdi?’’ sorusuna da her zamanki Kemal gibi cevap verdi zaten… ‘’Bununla ilgili özel bir dosya hazırladım, daha sonra anlatırım, şimdi sırası değil’’ mealinde bir yanıtla, şahsi dosya koleksiyonuna yeni bir parça ekledi yine. KK’nin, bu şekilde reklamını yapıp piyasaya sürmediği tonlarca dosyası birikmiştir herhalde… Malumunuz, kendisinin, bir türlü okuma şerefine ulaşamadığımız hayali belgeleri meşhur. Gösterip de vermediği bu belgelerin, Muharrem İnce’yle beraber turşusunu kuracak galiba. Neyse, ‘’lokantaları, muhtarlıkları kapatacaklar’’ komedisine hiç girmeyeyim. Aynı dalgınlığın kurbanı bunlar sonuç itibariyle. Ortaya türlü türlü yalan atıp, delil sorulunca da evde unuttum diyen enteresan tipler…
DİPNOT: Vicdanı Petersburg’la, Londra’yla, Paris’le sınırlı olanlar bizi hiçbir zaman anlayamayacak. Fakat ümitvârız. İnanıyoruz ki vahşice katledilen o çocukların necip ruhları, vakti gelince zuhur edecek haşmetli azabın memuriyetine soyunacak! Esed yahut bir başkası; arşın ve arzın bütün şeytanları, ateşlerin en yeğininde cayır cayır yanacak!