İnsan bilse de bilmiyor kâri. “Bildim” dese de yetmiyor. Her vakit cahil her vakit gafil… Anlam veremediğim ne çok şey var. Anlayamadığım ne çok şey. İnsanlar nasıl oluyor da bu denli çok gülecek şey buluyorlar mesela? İnan kâri öyle çok soruyorum ki bu soruyu kendime. Zira anlayamıyorum ben. Onlar da bu dünyaya ilk kez baktıkları vakit ağlamamışlar mı ben gibi? Neden bu denli çok gülüyorlar ve ne bu kadar mutlu ediyor onları? Dertsizler mi? O vakit nasipsizler mi? Sevmezler mi ağlayamayanlar? Sevselerdi ağlamazlar mıydı hiç? Bilmiyorum kâri, bilemiyorum. Duyuyor musun? Sesleri sen de duyuyor musun? Gülüyor insanlar. Hiç kimseden utanmadan, seslerinden utanmadan ve kendilerinden utanmadan gülüyorlar. Nasıl yapabiliyorlar bunu? Nasıl yetiyor güçleri?
Ağlar mısın kâri? Kim için? Ne için? Ne zaman? Elbet ki sen de en ziyade sevdiklerin için ağlarsın değil mi? Özlediklerin için, üzüldüklerin ve belki de üzdüklerin için… Hiç kendin için ağladın mı? İnsan sevdiğine ağlar, sevdiği için ağlar. Sen hiç Allah için ağladın mı? Hiç acıdı mı sinende daha ismini bilmediğin bir garip hüzün? Ya da ben gibi bir iki kelimeyi bir araya getirmeye istidadın varsa eğer kelimelerin omzuna başını koyup da yazarak yani ki kelimelerle ağladın mı? Gözünden akan yaşı kelimelerin ardına sakladın mı?
Gözyaşı karıştı mı hiç dualarına mesela? Zira ben gözden yaş akmadan edilen duanın samimiyetine inanmıyorum. Ağlamadan edilen dua kabul olmayacak dualar arasındadır gibi geliyor bana. Bilmiyorum. Ama soruyorum yine de. Ağlamanın kendisine ağladın mı? Kimsen yok diye mesela? Ya da yalnızsın, bikes ve sessiz, anlaşılmaz ve anlayamazsın diye. Gözünden akan yaşı saklamaya çalıştığın oldu mu hiç? Unutmaya alıştığın ya da alışmaya alıştığın? “Unutmak yok” diyorlar kâri. Alışmak var. Biz ağlamamaya alıştık belki de. Belki de o yüzden ağlamaktan utanmaya alıştık.
Ne güzel söylüyor şarkıda “Dokunma kalbime zira çok incedir kırılır” diye. Kalp kırıldığı vakit kan değil gözyaşı akar kâri. Zira gözden akan yaş gönülden gelir diyorlar. Senin kalbin, benim kalbim; doğuştan kırık değil mi kâri? Buruk değil mi tebessümümüz. Çok gülüp de nasıl az ağlıyoruz biz? Nasıl ediyor da bunca dert varken âlemde dertsiz kalıyoruz? Derdi yaratan Rabbe şükürler olsun kâri. Derdin var diye değil derdin yok diye dertlen. Zira ağlamak gözün zekâtıdır ve gözün kirini ve günahını temizler gözyaşı.
Ağlayalım şimdi kâri. Evvela bir dert bulalım kendimize. Dert edinelim. Dertlenelim. Bir demli çay içelim, derdimizle demlenelim. Lakin ağlayalım, gönlümüz temizlensin. Ağlayalım gözümüz temizlensin. Ağlayalım kâri. Kendimiz için, bizim için, derdimiz için, herkes için, en sevdiklerimiz için. Lakin en ziyade Allah için ağlayalım…