Trump geldi, Bahara gitti; ama Bahara’nın yerine gelen başka bir savcı, onun kaldığı yerden devam edip soruşturmayı ilerletti ve dün herkesin bildiği mevzu geldi dönemin bakanlarından Zafer Çağlayan’a kadar dayandı. “Rüşvet almak ve Zarrab’la işbirliği yapmakla” suçlanıyor Çağlayan.
Bu Amerikalı savcılar niye soruşturma açıyorlar? “Suç” dedikleri nedir yani?
Amerika İran’a ambargo uyguluyormuş. Bu ambargo sırasında İran’la Amerika’dan başka hiçbir ülke para ilişkisine giremezmiş. Yani diyorlar ki: “İran’dan parayı biz kazanırız ve ticaret yapan herkesten komisyon keseriz. Bize haraç vermeyenleri tutuklarız.”
O suçlamada geçen “altın alışverişinin” kat kat fazlasını petrol, gaz, uranyum, ağır sanayi, çelik, uzmanlık kimyasalları ve teknoloji alışverişini ABD kendi yapıyordu. Kendi yaptığını başkası da yapınca “Ya bana haraç verirsin ya da seni tutuklarım” diye tehdit ediyordu. FETÖ’cüler ve güya “yurtsever” muhalefet de bunu alkışlıyor işte.
Zamanla ne olacak? 4., 5., 6. ya da 7. soruşturmalar açıldıkça listeye; Egemen Bağış, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar gibi isimler de eklenebilir; çünkü konunun Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uzanmasını istiyorlar. FETÖ’cüler ve güya “yurtsever” muhalefet de bunu bekliyor işte.
Niye şimdi oldu? ABD dış politikası baştan sona böyle; alavere dalavereyle yürür. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtemel ABD ziyaretinden önce akılları sıra ellerine koz geçiriyorlar. FETÖ’cüler ve güya “yurtsever” muhalefet de buna seviniyor işte.
Ne yapılmalı? Dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan konuşmalı. Genel Müdür Yardımcısı gözaltına alınan Halkbank, Ali Babacan’a bağlı olduğu için açıklama yapmalı. Meclis’te yaptığı konuşmadan bazı satırları alan Amerikalı savcılar, Ali Babacan’ın cümlelerini suçun itirafı ve delili olarak saydıkları için Ali Babacan konuşmalı. Ali Babacan bütün bu olanları izah ederse hepimiz neyin içinde olduğumuzu daha iyi anlarız…