Algı operasyonu ve bizimkilerin hali…

Abone Ol

Geçen gün akşam vakti, bizim camianın bir televizyon kanalını seyrediyorum. Ekranda üç kişi var. Hararetli bir şekilde tartışıyorlar.

Üçü de birbirinden farklı fikirde değil, aynı düşüncenin insanları. İsimlerini yazmayacağım. Ekrandakilerden en genç olanı bir gazetenin genel yayın yönetmeni.

Ondan biraz yaşlı olanı programın yayınlandığı televizyonun genel yayın yönetmeni.

Üçüncüsü ise daha önce uzun yıllar bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapmış, şimdilerde ise köşe yazarı olan, Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın yurt dışı gezilerinde uçağında yer alan gazetecilerden birisi. Tartışmanın konusu; Türkiye’nin en önemli medya patronlarından birisi, onun çok satan gazetesi ve medya gücüyle yaptığı algı operasyonu…

Bizim camianın üç önemli gazetecisi, prime time kuşağında oturmuş, Türkiye’deki bir medya patronunu ve onun gazetesini çekiştiriyor. O medya patronunun bu zamana kadar yaptıklarını, gücünü, etkisini, gazetelerini ve televizyonlarını nasıl etkili bir şekilde kullandığını anlatıyorlar.

Anlattıkları yüzde yüz doğru; o medya patronu, elindeki gücü hiçbir zaman bu ülkenin yararına, bu toprakların iyiliğine kullanmadı. Şer odakları ile işbirliği yapmaktan kaçınmadı. Halkın oyuyla iktidara gelmiş partileri alaşağı etmekten, siyasetçileri halkın gözünde perişan etmekten, dini ve milli duyarlılığı pespaye seviyesine geriletmekten geri durmadı.

Elindeki medya gücünü yapmaktan ziyade yıkmak için kullandı. Emrindeki gazetecileri, tetikçi gibi istihdam etti. Tüm bunlara eyvallah… Bu konuda bu medya patronu yerden göğe kadar suçlu ve gece gündüz eleştirilse, yeri var. Ancak… Tam da burada, bu eleştirileri yapan üç gazeteciye, bazı sorularım olacak; evet, bu medya patronu bunları yaparken siz ne yaptınız?

Bu medya patronu sahibi olduğu gazete ve televizyonları, kendi kötü emelleri için seferber ederken, sizler ne yaptınız? Onun gazeteleri bangır bangır bu ülkenin aleyhinde yayın yaparken, silahtan daha etkili manşetler atarken, bombadan daha tesirli köşe yazıları yayınlarken, ortalığı toza dumana katan haberler yaparken, sizler ne yaptınız? Ve halen daha ne yapıyorsunuz?

28 Şubat’taki perişan halimiz herkesin malumu…

Bir tek Kanal7 ve tirajları toplam 100 bini bulmayan üç gazeteyle verilen mücadeleyi hepimiz hatırlıyoruz. Şükür ki şimdi bizim sesimiz soluğumuz olan çok sayıda televizyon kanalı ve onlarca gazete var. Bir medyanın sahip olması gereken her türlü imkân, mevcut. Ama sanki bir şeyler eksik gibi. Gazetelerimizin toplamı, ilk yayınlandığı günden beri Türk basınının amiral gemisi olarak isimlendirilen malum gazetenin yarısı etmiyorsa.

Televizyonlarımızın hepsi, malum medya patronunun haber kanalı kadar algı oluşturamıyorsa. Köşe yazarlarımız (gördüğünüz gibi buna ben de dâhilim) o medya patronunun köşe yazarlarının dedikodusunu yapmaktan, onların yazdıklarına laf yetiştirmekten başka bir şey yazamaz haldeyse bir şeyleri eksik ya da yanlış yapıyoruz demektir. Karanlığa küfredip durmaktansa, elimizdeki mumları layıkıyla yakmayı denesek, daha önemli bir iş başarmış olacağız…