Terörle mücadele ve güvenlik neredeyse tüm devletlerin sorunu.
Bu işi sıkı tutan ülkelere baktığımızda ABD ve Avrupa ülkeleri başı çekiyor.
Türkiye ise terörle mücadelede kırk senedir çaba harcıyor.
Ülkemiz son dönemde değiştirdiği savunma konseptiyle savunmadan taarruza geçti. Bu önemliydi.
Türkiye artık yerli savunma sanayi üretimleriyle, milli istihbaratı, bağımsız siyasi yöneticileri, devletine çalışan bürokratlarıyla, donanımlı askeri ve polisiyle proaktif bir politika ortaya koyuyor.
Bu gelişmeler bizim için tarihi niteliktedir. Çünkü bu süreç Türkiye’nin baş belası PKK’ya uluslararası desteğin zirve yaptığı bir döneme denk geliyor. Bu süreçte eski kafa savunma konseptiyle kalsaydık terör odaklarının amaçları gerçekleşebilirdi.
Neydi teröristlerin amacı?
1-Güney sınırımızda bir terör devleti kurmak.
2- Türkiye içindeki teröristlerle halkı baskı altına almak.
3- Ülke içinde iç karışıklık çıkarmak ve buradan da toprak kopartmaya çalışmak.
Amaçlarına dair girişimlerde bulunmadılar değil. Sözde özyönetim çıkışı tam da böyle bir şeydi. Ama devletimiz yeni konsept girişimiyle bunun da hakkından geldi.
‘Taarruz’ kapsamında sınır ötesi operasyon gerçekleştiren devletimiz terör devletinin kurulmasına izin vermeyecek.
Konu ve icraat ülkemizin bekasıyla ilgilidir. Ciddi bir konudur, manipülasyona açık değildir.
Bu kapsamda terörle mücadelenin diğer ayaklarını ortaya koyalım.
Eski Türkiye’de devlet üniversitesinde öğretim üyesi ders anlatırken bir terör sempatizanı öğrenci gelir, dersi böler, terör bildirisini okur ve öğretim görevlisi de hiçbir şey yapamazdı.
Sözde bir gazeteci teröre yataklık yapar, en olmadık haberleri yazar, devlete ihanet eder ve hesabını vermeden mesleğine devam eder, mesleğinden emekli olurdu.
Bir lise öğretmeni derste, bir imam camide PKK propagandası yapabilir ve halk görmezden, devlet de duymazlıktan gelirdi. Öyle ki vurulmuş hastaneye getirilen gazimizin, terörist hemşire tarafından maksatlı yapılan zehirli iğneyle şehit edildiğinin haberini okumuş bir milletiz.
Ama artık millet de, devlet de çok kararlı. Millet teröristin sadece dağda olmadığını biliyor. Camide, üniversitede, medyada nerede bir terör unsuru varsa temizlenmesini istiyor.
Devlet de kararlılığının gereği olarak icraatlarını ortaya koyuyor.
Bu kapsamda son provakasyon ne idi?
“Savaşa hayır!” bildirileri, mektupları vs. havada uçuşuyor.
Kahramanı bol ülkemin o kadar olmasa da hatırı sayılır bir yüzdede haini var. Hain diyorum çünkü bir vatandaş olarak yazılan çizilen midemi bulandırıyor.
Türkiye savaşta değil. Biz bir devlet ile savaşmıyoruz. Terörle mücadele ediyoruz. Bundan ancak terör sempatizanları rahatsız olur. Bu kişilerden terörle bağı olan da varsa bunu ortaya çıkarmak devletin görevidir.
Ülkemizin canla başla giriştiği terörle mücadele operasyonlarında kimse bozgunculuk yapmasın.
Son gelişmeyi de atlamayalım. Malum ‘Savaşa hayır’ söylemlerine katılan Türk Tabipler Birliği(TTB), hekimler tarafından tepki topladı. Hekimler “Tabipler Odası bizi temsil etmiyor” dedi.
Toplumdan gelen reaksiyonla da birlikte TTB hakkında soruşturma başlatıldı. Son olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türk Tabipleri Birliği (TTB) yetkilileri hakkında yürütülen soruşturma kapsamında, 11 yönetici hakkında gözaltı kararı verildiği bildirildi.
Devlet işini yapar ama millet de takipte.
Canını, kanını, vergisini, emeğini, çabasını bu devlet için ortaya koyan halkımız, operasyon sürecinde ülke içindeki terör mihraklarının üreteceği manipülasyona karşı hazırlıklıdır.
Algı operasyonlarına hayır!