Kendimi bildim bileli yapılan tüm seçimlerin mağlubu CHP’dir. Bundan sonrakileri de kaybedeceği kesin. Kesin olan bir başka şeyse, “geleneksel olağanüstü” genel kurullarını yapıp, genel başkanlarının kazandığı bir seçim düzenlemek…
Halkın seçmediği genel başkan atadığı 1250 delege tarafından yeniden başkan oluyor. Böylece CHP yönetimi de seçmeni de kaybettikleri yerel ve genel seçim hezimetlerini mutluluğa dönüştürmeyi başarıyorlar. 16 Nisan halk oylamasından sonra da gelenek değişmedi. CHP’nin “seçim kaybetme” ve “olağanüstü genel kurul” süreci işliyor.
1923’den beri Türkiye’nin değişmeyen tek şeyi CHP. Değişime yine direniyor. Kemal’i devirme operasyonu başladı. Ortalık tozdan, dumandan geçilmiyor. Genel başkan koltuğuna her CHP’li potansiyel aday. Hatta bu sefer dışarıdan adaylar da var…
Seç beğen al…
Yenilgi yenilgi büyüyen zaferin adamı Muharrem İnce… Atasözü dozunda sözlerle Kemal’i silkeliyor…
CHP’de delikanlı kalmamış diyerek Kemal’e kazan kaldıran “yavru Tansu” Selin Sayek Böke, “üst aklın” yeni vitrini olarak kapalı kapılar ardında görüşmelerine başladı bile…
Kapitalist burjuvanın avukatı, dededen torpilli, zengin solcu Metin Feyzioğlu içten içe yanıyor ama bir türlü beklediği işareti alamıyor. O işareti görmek için Halk oylamasında köylere kadar giden Feyzioğlu, ışığı yanlış yerde arıyor…
80’lik kurt Baykal, kasette düştüğü tuzağın intikamını almak için Abdullah’ın yollarına Gül’ler döküyor. Seçimi kazanmak için her yol mubah, her aday Allah’ın kuludur (Abdullah) diyor. Ayırım yapmaya ne gerek var. Amaç seçim kazanmaksa Abdullah Gül de ciddiye alınmalı diyor…
Derbeder olup, gitmediği parti kapısı bırakmayan Akşener, CHP’nin kapısından girer mi? 16 Nisan ittifaklarını görünce hiçbir şeye “olmaz, olamaz, imkânsız” diyemem…
Metroseksüel Mustafa Sarıgül’de de bir kımıldama var ama nafile. Makyajı dökülmüş…
CHP’nin Başkanlık koltuğuna onlarca talip var. Benim teklifim, koltuğu Kızılay meydanına koysunlar. Adayları da çağırsınlar. “İzmir Marşı” eşliğinde çocukların oynadığı koltuk kapma yarışını oynasınlar. Koltuğa ilk kim oturursa CHP’nin yeni Başkanı o olsun…
Muzipliği bir kenara bırakıp, işin ehemmiyetine binaen tekrar konunun ciddiyetine uygun devam edelim. Kemal’i delege oylarıyla devirmek mümkün değil. Adaylar, delegelerin %65’nin Alevi olduğunu ve Kemal’i asla kurda kuşa yem etmeyeceklerini bir kenara not etsinler.
O zaman tek bir yol ve yöntem kalıyor. Baykal’a kurulan kaset kumpasının benzeri Kemal için de devreye sokulabilir. Bu konuda oyunu kurgulayan “üst aklın” elinde malzeme var mı bilemiyorum…
Geriye Kemal’i kendi isteğiyle koltuğu bırakmaya ikna etmek kalıyor. “Üst aklın” Kemal’i devirmek için harekete geçtiğini CHP’nin üst düzey yöneticileri söylüyor. “Üst aklın” Kemal’e verdiği koltuğu geri almayı da kendine hak olarak görebileceğini ciddiye almak lazım.
Almanya, ABD ve FETÖ ortak operasyonuyla 7 yıldır CHP koltuğunda oturan “Kontrollü Kemal’in” girdiği tüm seçimleri kaybetmesi yeni bir isim düşünmelerini zorunlu hale getirdi. “Tamam” ya da “devam” kararını; Kemal ve CHP delegeleri değil, “üst akıl” koalisyonunu oluşturan Trump ve Merkel verecek.
ABD ve Almanya’nın Türkiye içindeki en önemli Truva atları olan CHP’deki gelişmeleri seyredeceklerini düşünmüyorsunuz değil mi? Ne ABD ne de Almanya, CHP gibi Türkiye’deki gelişmelere karşı kullandığı bir silahı kaybetmek istemez. Kaybetmeyecekler de…
Kemal için tek risk Obama ve Merkel’in onayı ile oturduğu koltuk için yeni başkan Trump’ın ne düşündüğü. ABD-Almanya ittifakı bozulursa, kıran kıran bir koltuk kavgasına şahit olabiliriz. Bakalım CHP’yi Almanya-FETÖ ittifakı mı kontrol edecek yoksa Trump’ın icazetini almış bir isim mi?
Ben kendi adıma Alman/Alevi Kemal’in devamından yanayım. Amerikan/Hristiyan Selin’e karşıyım…