Alçak Tuzak…

Abone Ol

Öncelikle, cumartesi günü Ankara’da düzenlenen alçak saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, acılı ailelere sabır, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şu açık ne nettir ki; bu, her şeyden önce bu necip milletin birliğine, beraberliğine, tarihteki yürüyüşüne yönelik bir saldırıdır. Amacı birlik ve beraberliğimiz olduğu kadar, etle tırnak gibi iç içe geçmiş, aynı inanç içinde yoğrulmuş, kaderi, yürüyüşü birleşmiş Türk-Kürt kardeşliğini parçalamaya yönelik menfur bir saldırıdır.

Bu saldırının da Diyarbakır ve Suruç’takinden hiç farkı yoktur. Ortada henüz ölen sayısı bile belli değilken, devle güçleri olayın şokunu henüz üzerinden atamamışken, Selahattin Demirtaş’ın, “Katil devlettir” açıklaması da, en az saldırı kadar haysiyetsizlik, basiretsizlik, art niyet kokan, talihsiz bir beyandır.  “Kardeşim, senin derdin ne?” diye sormazlar mı adama? “Kimin uşaklığını yapıp, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni, alçakça bir terör faaliyeti ile suçluyorsun? Doğrudan devleti suçlamak için elinde delilin var mı?” demezler mi? Ne cevap vereceksin?

Demirtaş’a karşı söylenecek bütün sözleri içimde barındırarak susuyorum. Eğer burada gerçekten devlet suçlanacaksa, sizin gibi, terör örgütünün arkasına sığınarak güya siyaset yapanları içeri tıkmadıkları içindir. Sesinizi kesmedikleri içindir? Sabrı tükenmek üzere olan bu millet, devleti yönetenlerden bunu bekliyor. Hangi siyasi parti bunu yaparsa, inanın ki seçimlerde oyu doruk yapacaktır.

DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun da terör örgütünün ardına sığınarak siyaset yapanlardan hiç bir farkı yok.  O da henüz ortada hiç bir resmi açıklama yokken, devlet bile olayın şokunu atlatamamışken, “Doğrudan polis tarafından yapılan bir saldırıdır.” diyor. Bu kadına da cevap vermiyorum ve verilecek en güzel yanıtı da sizlere bırakıyorum efendim. Eminim ki yakışan en güzel cevabı vereceksinizdir.

Prof. Dr. Mahir Kaynak şöyle derdi, “Bir olay olduğunda kimin işine yarar, önce ona bakmak gerek. Kimin işine yaradığını bulursanız, olayı yapanlara da  ulaşırsınız.”

Bakalım o zaman. 7 Haziran seçimleri öncesi yapılan Diyarbakır ve Suç saldırısı kimin işine yaramıştı? Elbette ki baraj korkusu yaşayan HDP’ye. Seçimlerden sonra ne oldu peki? HDP, kendinin bile öngörmediği bir oy patlamasıyla meclise girdi.

Sevgili okuyucularım, aynı senaryo bir kez daha uygulanmak isteniyor, görüyorsunuz. Her şey gözlerinizin önünde yaşanıyor. Dikkat edeni lütfen, HDP’nin hızla oy kaybettiği anlaşılınca, PKK silahlı eyleme son verdiğini açıklıyor. Ve aynı saate, Ankara’da bomba patlıyor. Tesadüfe bakar mısınız? Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde bir bilgi düştü internete; Şanlı Urfa Viranşehir’de, HDP’nin miting düzenleyeceği alana bomba koyarken PKK’lılar yakalandı.

Bak Selo.. Anadolu’da bir söz vardır; çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüye suç olur derler. Millet aptal değil, her şeyi görüyor. Oynanan oyun ortada. Geçen sene 6-7 Ekim’de teröristlerini nasıl sokağa döküp, başta Yasin Börü başta olmak üzere pek çok insanımızı nasıl katlettin ise, Ankara’da da yine aynı oyunu sahneye koydun. Gerçek yüzün ortada, saklayamazsın. Kimi beyaz Türkler şahsi kaygılarından ötürü hala PKK uzantısı partine oy vermekte inat etse de, oynadığın oyunu herkes görüyor artık. Mesela bir vatandaş soruyor size; Bir seçim için bu kadar bedel ağır olmadı mı Selo?

Ne dersin?  Ne cevabın var buna?

Oysa bedel Selo’nun umurunda değil. Zira o daha büyük hedeflere kitlenmiş durumda. Üç beş can, onun için satranç oyununda ileriye sürülmüş piyon gibi sadece, ötesi yok.

Daha on iki gün önce, “metropollere iner, bomba patlatırız.” diyen Kandi’in eli kanlısı, patlamadan hemen sonra utanmadan, haysiyetsizce, “katil devlettir.” açıklaması yapıyor. Millete yuttu tabi.

İşin bir ilginç tarafı da şu; ikiz kulelere saldırıda, o kulelerde çalışan üç bin Yahudi o gün nasıl işe gitmemişse, en küçük bir eyleme bile koşa koşa giden HDP’li vekillerin, ne hikmetse, ne Diyarbakır, ne Suruç, ne de Ankara’daki eylemde olmamaları? Tesadüf mü sizce? Bence değil.

Evet. Sormanıza gerek yok. Ortadaki onca emare, böyle bir patlamanın olacağını HDP’li yetkililerin bildiğini gösteriyor. Yukarıda yazdığım onca delilden sonra son ispat şu;  HDP’nin sosyal medya uzmanı ve aynı samanda, Selahattin Demirtaş’ın da danışmanı olan “@drbereday” isimli hesabın attığı twitt. “Bombalar yarın Ankara’da patlayacak” diyordu tweeti atan danışman. Kısa bir süre sonra da hemen sildi. Bu da mı tesadüf?

Bu saldırının seçimlere yönelik bir provokasyon, bir algı yönetme biçimi olduğu aşikar. Yeniden baraj korkusu saran HDP’yi bir kez daha barajdan aşırmaya, AKP’nin oyunu düşürmeye, ülkeyi yeniden istikrarsızlığa sürüklemeye yönelik olduğu belli. Hazine dolu ya, bir kez daha her darbe döneminde olduğu gibi içini boşaltmak, ülkeyi en az 50 yıl geriye götürmek, becerebilirlerse bölmek istiyorlar.

Bir çift de MHP’ye sözüm var. Biliyorsunuz, bu nazik süreçte terörü görüşmek üzere başbakan tarafından muhalefet liderlerine davet gönderildi. Kemal Kılıçdaroğlu kabul etti, görüşecek. Milliyetçi, güya vatan kaygısı doruk yapmış Bahçeli ise kabul etmedi görüşmeyi. MHP Genel Merkezi tarafından yapılan açıklama şöyle; “Sayın başbakan, sayın Bahçeli’nin hayır cevaplarına alışık olduğu için, bu görüşme talebine de ‘hayır’ diyoruz.”

Bakar mısınız cevaba? Bakar mısınız devlet ciddiyetine? Bakar mısınız vatan kaygısına? Bakar mısınız Türkiye sevdasına? Öyle ya, “Sen bilirsin Türkiye!” komedisinin bir yanıtı olsa gerek bu. Bu ülkede on yıllardır siyaset yapan ve bir türlü iktidarı yakalamayı beceremeyen bir partinin yönetim anlayışı, teröre bakışı da ancak böyle olurdu zaten.

Kanaatim o ki, vatandaş da bunu görecek ve böyle sıkıntılı bir durumda bile bir araya gelmekten imtina eden Bahçeli’ye, “klasik arabanda arabesk dinleyip, çay içmeye devam et sen” deyip, seçimlerde, “hayır” cevabını verecek, “müebbet muhalefete devam diyecektir.”

Bu kesinleşti.