Alan devletten, veren devlete…

Abone Ol

Geçtiğimiz hafta tablet dağılımı yapıldı okulumda.

Pazartesi sürprizi olmalıydı bu, o kadar hoştu ki…

Öğretmen arkadaşların hallerini görmeliydiniz; tebessümler saatlerce yüzlerden eksik olmadı. Hükümet taraftarı öğretmenden, farklı görüşteki öğretmene kadar herkes memnundu, gülüyordu yüzler. Şakalaşmalar gırla gitti…

Öğretmen arkadaşlar devletin tabletleri veremeyeceğini düşünüyor olmalıydılar ki, bir o kadar da şaşkındılar doğrusu. Gözler, göz bebeklerine kadar gülümsüyordu.

Derse girdiğimde öğrenciler hayırlı olsun dileklerinde bulunduktan sonra, “hocam, bizlerinki ne zaman dağılacak?” diye sordular.

Haklıydılar; hem de sonuna kadar…

Almaya alışık devlet yapısından, vermeye başlayan devlet yapısına dönüşen ülkemde, onlar da haklarına düşeni isteyeceklerdi elbette.

Onlar da bu mutluluktan yararlanmak, onlar da teknolojiyle buluşmak, onlar da veren devletle tanışmak istiyorlardı.

Derse ara verip, ülkem yakın tarihinden bahsettim kısaca gençlere.

Yaşça bana eş olanlar hatırlayacaklardır. Bildiğim kadarıyla rahmetli Özal bu ülkeye bilgisayarı sokan ilk siyasetçi, ilk devlet adamıydı. Allah rahmetiyle mukabele etsin inşallah. Bu millete çok şey yaptı. Ve bu millet, ona çok şey borçlu.

Neyse…Türkiye insanıyla teknolojiyi buluşturacağını söylediğinde malum medya, onu tefe koyup oynatmıştı. Bu o kadar büyük bir projeydi ki, inanmadılar, inanmak istemediler…

Demediklerini bırakmadılar tabiri caizse.

Ey beni okuyan yaşlılar… Hafızanızı şöyle bir yoklayın, neler söylemişlerdi rahmetliye, bir düşünün bakalım.

Türkiye bilgisayar çöplüğü olacak, bilgisayar nere, biz nere, bir sürü önceliğimiz varken, bilgisayar da nereden çıktı, millet yiyecek ekmek bulamazken, bilgisayarı kim kullanacak, Özal ülkeyi ABD’li zenginlere peşkeş çekiyor, dövize ihtiyacımız varken, neden bilgisayar için dışarı döviz ödeyelim…

Özal rahmetli bu başlıklar da, atanları da, niyetlerini de tanıyordu. Amaçlarının, ülkeyi düşünmekten ziyade, Türkiye’yi teknolojik manada geri bırakmak, Avrupa’ya muhtaç bırakmak olduğunu biliyordu.

Aldırmadı olumsuz eleştirilere. Yılmadı yapılan saldırılara. Pes etmedi zorbalara. Güldü geçti içi boş salvolara. Çünkü o milletini seviyordu. Gelecekte de var olmanın, hatırla anılmanın, ancak hizmetle olacağını biliyordu.

“Bu milleti, geleceğin teknolojisi bilgisayar ile tanıştıracağım” deyip, yola düşmüştü rahmetli. Sağına, soluna, olumsuz eleştirilere bakmadı, Doğru bildiği yolda tek başına ilerlemeye devam etti. Gerçekten de, o yıllarda öyle bir bilgisayar furyası aldı başını ki, sormayın gitsin. Yaşayanlar bilir ancak.

Bugün insanımız bilgisayar ile haşır neşirse, pek çok teknolojik alanda kendi yazılımımızı kendimiz yapıyorsak, “yerli yazılım” diye bir olgu çıkmışsa meydana, Özal’ın üstün gayretleri sonucudur bu. Bir kez daha Allah ondan razı olsun…

Özal rahmetli olduğunda, Alman Bild gazetesi onu, sağ kolunun altında Kur’an, sol kolunun altında bilgisayar, ufka koşarken çizmişti. Ne anlamlı bir çizim, değil mi?

Dinle bilimi buluşturan adam.

İslam’la ilmi bir araya getiren lider.

Elin gavuru anlamıştı onun ne yapmak istediğini de, bir bizimkiler idrak etmekte zorlanmıştı ne yazık ki.

Bugün teknolojik manada okullarımız dershanelerle yarışır duruma geldi çok şükür. Akıllı tahtalarımız sınıflarımızı süslüyor mesela. Yetmedi, öğretmen arkadaşlar hizmet içi kurslardan geçirilerek, derslerde daha verimli kullanmak için akıllı tahtaların kullanımını öğreniyorlar. Tabletlerin, Amerika’yla eş zamanlı dağıtımı yapılıyor öğrencilere.

Elbette eksiğimiz de çok, hepsi tastamam demiyorum. Tamam olması da mümkün değil zaten. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, ardından yetişmek mümkün değil.

Ama öyle düşünmemek lazım. Bir çaba, bir gayret varsa ortada, takdir etmek lazım, değil mi?

Bu proje ortaya ilk çıktığında, Özal rahmetliye yapılan haksız eleştiriler, Tayyip Erdoğan’a da yapıldı. Hatırlarsınız. Defalarca aynı olumsuz şeyleri söylediler. “Çocuklar kullanamaz tableti, kırarlar onu, tebeşire alışık bir millet, tabletten ne anlasın, piyasanın en düşük tabletini dağıtacaklar büyük ihtimalle, bedava dağıtılan kitapları koruyamıyorlar ki, tabletleri korusunlar, ülkenin kaynaklarını Amerikalılara peşkeş çekiyorlar, tablete verilecek parayı öğretmenlere dağıtsalar daha iyi…”

Evet. her şeye rağmen tabletler elimizde. Sınıflarımızda akıllı tahtalar. Hem de piyasanın en iyilerinden.

Bu millet Erdoğan’ı da unutmayacak. Yaptığı hizmetleri hep hayırla yad edecek. O vefat ettiğinde yetiştirdiği gençler, hizmetine koştuğu halk, yaptırdığı kurumlardan yararlananlar arkasından dualar edecek, amel defterine sevaplar yazılmaya devam edecek.