Kültür Bakanı Atilla Koç Atatürk Kültür Merkezi’nde bakanlığın desteğiyle organize edilen Belgesel Festivali’nin açılış programında konuşuyordu. Bakan konuşmaya başladığında salonda bulunanlar bakanı alkışlarla proteste ederek sırtlarını döndüler. Hem bakanlıktan bedava salon al hem de ev sahibine hakaret et olacak iş değildi. Bu protestoyu yapanlar kendilerini buraların sahibi görüyorlar o nedenle konuşanın kim olduğunun önemi yoktu. Yıllarca bir azınlık zihniyet bu mekânları babalarının tapulu mülkü gibi kullandılar. Bunlar kendilerini solcu ve Marksist addediyorlardı ancak eyyamcı, çıkarcı bir sınıftan başkası değillerdi.
2007 yılında yapılan araştırmada binanın depreme dayanıklı olmadığı ortaya çıkmıştı. Zaten bina kötü kullanım nedeniyle de faaliyet yapacak durumda olmadığı için 2008’de bina faaliyetlere kapatıldı. 2010 yılında İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi dolayısıyla bu binanın yenilenmesi veya yeniden yapım görevi de Kültür Başkenti Ajansı’na verildi. Bu ajansın bir dönem yürütme kurulunda bulunduğum için hikâyesini yakından biliyorum. Yanılmıyorsam 90 milyon lira bütçe ayrılmıştı. İhaleyi Bursa kökenli bir firma kazanmıştı. Yıkamazsın, yapamazsın lobisi iş başındaydı. Bir sendika marifetiyle dava açılmış ve Mimarlar Odası’nın desteğiyle bir kampanya yürütülüyordu. Ayakta durmakta zorlanan, çürümüş binanın yıkılmasını istemiyorlardı. Aslında dertleri binanın yıkılıp yeniden yapılmasından ziyade bu dönemde yani Ak Parti döneminde böyle bir kültür eserinin yapılmasına karşıydılar.
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın başkanı Şekib Avdagiç bütün iyi niyetiyle defalarca taraflarla görüşüp onları ikna etmeye çalıştı. Binanın müellifinin oğlu mimar Murat Tabanlıoğlu da buna destek veriyordu. Bu görüşmeler yapılırken istemezük ekibi bir taraftan dedi kodu üretmeye devam ediyordu. AKM’nin yerine alışveriş merkezi, cami yapılacağı gibi fısıltıları ortalıkta dolaştırıyorlardı. Yanlış hatırlamıyorsam Mimarlar Odası, İstiklal Caddesi’ndeki ajansın olduğu yerde protesto gösterisi yaptı. Sonunda mahkeme kararıyla binanın yeniden yapım işlemi durduruldu.
Dönemin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay kendi döneminde binanın yapılmasını arzu ediyor ve ajans yönetimine baskı yapıyordu. Bakan ajans yürütme kurulu toplantısına katılarak bu işin çözülmesini istedi. O toplantıda ajans başkanı rahatsızlığı nedeniyle konuşmakta zorlanıyordu. Bakan ısrarla bu işin çözülmesini istiyordu. Toplantıda çeşitli tartışmalar oldu bende söz aldım: “Sayın bakanım Hindistan’da ineklere niçin tapıyorlar biliyor musunuz?” dedim. Sonra “Üç beş tane kendisini sanatçı sanan kişiler bu binaya tapıyorlar. Bizi değil onları ikna edin.” diye ifade ettim. Sayın bakan da “Haklısınız bu tür insanları memnun etmek mümkün değil” minvalinde sözler söyledi. Maalesef ajans yöneticilerinin bütün iyi niyetli çabalarına rağmen AKM yapılamadı.
Aradan 7 yıl geçtikten sonra başarılı bir proje ile daha büyük, daha görkemli bir bina yapılacak. 2010 yılında kıyamet koparan “sanatçılar” ne yapıyorlar diye merak ediyorum. Kutsal mabet elden gidiyor! Yoksa pusuda bekleyip bina bittikten sonra ortaya çıkıp “nerede kalmıştık mı?” demeye hazırlanıyorlar.
Başta bahsettiğim Atilla Koç bakanımıza yaptıkları gibi iyiliğini gördükleri insanlara nankörlük etmezler diye umut ediyorum. Burada gerçek sanatçılara büyük görev düşüyor. Lütfen cesur olun bu kültür alanlarını gerçek kültür eserlerinin gösterildiği mekânlar olmasını sağlayın. Yöneticiler de böyle güzel eserleri yaptıktan sonra bu ne idiğü belirsiz insanlara buraları teslim etmezler inşallah.