Pelin Batu’nun hızlı tren deyip de bol kömür atarak treni hızlandırdıklarını açıklaması, içimdeki zalim şüpheyi alevlendirmişti. Ben neden milletin kandırıldığı böyle bir olayı ifşa etmeyeyim diye harekete geçtim. Neler buldum neler!..
AK parti, son seçimde bir sürü vaatte bulundu, millete para dağıttı… Bunun kaynağını buldum. Meğer emekliye, memura, işçiye verdiği bu paralar, ayakkabı kutularına sığdıramadıklarıymış. Koyacak kutu kalmayınca da fazlasını millete dağıtmışlar.
Güya Boğaz’ın altından giden Marmaray yaptı ya AK Parti… Ortada denizin altından giden tren falan yokmuş, aslında deniz trenin üstünden geçiyormuş; bizi çok fena kandırmışlar. Sırf öküzler trene bakmasın diye treni deniz altına indirdikleri de söyleniyor, bazı öküzler hâlâ Marmaray’a bakıp iç geçiriyormuş.
Boğaz’a üçüncü köprüyü yapıyoruz diye övünüyor ya AK Parti… Aslında bu köprü, Atatürk döneminde yapılmış ama bugünler için üzeri sis perdesiyle örtülüp saklanmış… Şimdi yaptıkları, sadece köprü üzerindeki sis perdesini kaldırmakmış, köprüyü bile çalmış bunlar. Yılmaz Özdil’e duyurulur.
Atatürk Havaalanı’nın uçlarından sağa sola çekiştirerek havaalanını genişletiyorlarmış. Dünyanın en büyük havaalanını yapıyoruz diye hava atıyorlar bir de… Eski havaalanını çekiştirerek büyütmekmiş yaptıkları. Pelin Batu araştırsın bunu…
Körfez’in üzerine dünyanın dördüncü büyük köprüsünü yapıyorlarmış… Burada da durum bildiğiniz gibi değil. İstanbul-İzmir arasında yüzlerce km yol çalmışlar. Köprü bahane, hırsızlık şahane…
Randevu sistemiyle vatandaşın hastanelerde, kamu kurumlarında onlarca metre kuyruğa girip yeni dostlar edinmesinin, muhabbetin, kaynaşmanın da önüne geçti AK Parti. Özel muayenehanesine gitmeden vatandaşla ilgilenmeyen SGK doktorlarının ekmeğiyle oynadılar, çorba parası almadan dosyayı işleme koymayan tapu kadastro memurlarının çorba parasına göz diktiler. Kesilen bu rantların hesabını AK Parti’den ve R. Tayyip Erdoğan’dan sormak da eski SGK müdürü olarak Kılıçdaroğlu’nun boynunun borcudur.
Açıkladığım bu gerçeklerden sonra AK Parti tepetaklak gitmezse, Cumhurbaşkanı istifa edip muhtar bile olamayacak duruma gelmezse, ülke tekrar üçlü koalisyon dönemine dönmezse, Kemal Derviş ekonominin başına geçip IMF’den para dilenmezse, Mesut Yılmaz ülkeyi kumarhanelerden yönetirken yumruk yemezse, A. Necdet Sezer kamusal alanda başörtülü kovalamazsa, Kemallar üniversitelerde rejim bekçiliğine soyunmazsa; nursuz Nur Serter tırnağı olamayacağı tesettürlü gencecik nur yüzlü kızları ikna odalarında aşağılamazsa, Ecevit dirilip mecliste başörtülü milletvekiline haddini bildirmezse, Fetullah Gülen tekrar “Hocaefendi” diye anılmazsa, Aydın Doğan elindeki basın gücüyle hükûmet kurup hükûmet yıkacak güce ulaşmazsa ben de…
Ne dediniz? Bunlar geçti, devir değişti mi?