Ak Parti, karanlık bir sürecin ardından aydınlık yarınlar umuduyla ve vaadiyle kurulup siyaset sahnesinde yerini aldı.
Mevcut partilerden, sistemden, kokuşmuş işleyişten illallah eden ve gelecek umutlarını yitiren milletimiz, Ak Parti’yi ve Recep Tayyip Erdoğan’ı bir kurtuluş umudu olarak gördü. Ülkedeki karanlığı, puslu havayı dağıtacak tek kişi ve irade olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı görerek tek başına iktidarı, ülke yönetimini teslim etti.
Recep Tayyip Erdoğan da bu umudu boşa çıkarmadı. Hantallaşmış sistemi hızlandırdı, kokuşmuş işleyişi düzene koydu, yasakları tek tek kaldırıp daha özgür bir ülke olmamızı sağladı, kendi yurdunda parya muamelesi gören milletin ekseriyetinin bu ülkenin asli unsuru olduğunu herkese gösterip ülke yönetiminde söz sahibi yaptı. Belli klikler, sermaye grupları, ideolojik yapılanmalar arasında bölüştürülmüş olan iktidarı ve yönetim hakkını, halkın seçtiği kişilere vererek asıl söz sahibi olanın halk olduğunu zihinlere kazıdı.
Bunları yapmak öyle kolay olmadı tabii ki bunları yaparken Reis de Ak Parti de birçok dirençle, komployla, tehdit ve şantajla karşılaştı. Doğal olarak Ak Parti, kurulduğu günden beri birçok badire atlattı.
Suikast girişimleri, tek başına iktidar olan partiyi kapatma teşebbüsü; askerî, sivil ve ekonomik darbe girişimleri birbirini takip etti yıllar boyunca…
Bunların hepsi, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliği, mahareti ve risk alabilme cesareti ve Ak Parti kadrolarının becerisi ve genel olarak liderine sadakati sayesinde tek tek aşılabildi hamd olsun.
Ancak bu süreçte en fazla şu dikkat çekti. Bir kadro hareketi olan ve bu kadroyu çok güzel bir şekilde kullanan liderin önderliğinde belli başarılar yakalanınca bazıları ön plana çıktı. Bu başarının kendilerine ait ve halkın teveccühünün de kendilerine olduğu zannına kapılarak egolarına, nefislerine, koltuk sevdalarına, makam aşklarına kurban gittiler. Ak Parti içerisinde ve Reis’le iken kendilerine gösterilen teveccühün Reis’in hatırına olduğunu anlayamayacak kadar egolarına teslim oldular.
Ak Parti içinde iken gösterilen teveccühün yeni oluşumlar, yeni partilerde de devam edeceğini sandılar. Kendileri gidince Ak Parti’nin biteceğini, en azından büyük bir kan kaybına uğrayacağını düşündüler. Ancak Reis’e kafa tutup yeni parti kurunca kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı.
İlk ayrılık Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı yapan, genel olarak da duruşuyla beğenilen Erkan Mumcu’dan geldi. Kendisi, Anavatan Partisi karanlık odaklarla hareket edip milletin değerlerine cephe alırken millete yakın durmuştu. Özellikle Kemal Alemdaroğlu’na verdiği ayarla milletin sempatisini kazanmıştı. Sonra da Ak Parti’de bakanlık verildi. Ancak bu makam ağır gelmiş olmalı ki taşıyamadı. Partiden istifa edip Anavatan Partisi’nin başına geçti. Umduğunu bulamadı. 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise karanlık odaklarla iş birliği yapıp Meclis’e girmeyerek 367 krizinin çıkaranlarla ortak hareket etti. Millet deo gün ipini tamamen çekti.
Sonra Abdüllatif Şener… Refah-Yol Hükûmeti’nin Ekonomi Bakanı idi. Sokullu Mehmet Paşa’dan sonra ilk denk bütçeyi yaptı. Herkes alkışladı. Ak Parti de Reis’ten sonra akla gelen ilk üç kişiden biriydi. Ancak ne olduysa 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde oldu. CHP’’nin ve Doğan Medya’nın gazına gelerek “şarap, başörtüsü” vb. konularda saçma sapan açıklamalar yaptı. Beklediği Cumhurbaşkanlığı adaylığı da olmayınca istifa edip parti kurdu. Binde birler civarı oy alıp kendi memleketi Sivas’ta bile büyük hezimet yaşayınca partiyi feshedip soluğu CHP’de aldı. Allah, kimseyi bu duruma düşürmesin.
Daha sonra FETÖ’nün oyuncağı olup parti kuran ve kendilerinden başka kimseden oy alamayan, kurdukları partiyi yüzüstü bırakıp kaçan İdris Bal ve İdris Naim Şahin’in adını bile anmaya gerek yok.
Ancak en kabul edilemez olanları ise Reis’in “kardeşim” diyerek kendi nefsine tercih edip Cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül, partinin genel başkanlığını ve başbakanlığı teslim ettiği Ahmet Davutoğlu ve gençliği, toyluğu sebebiyle kolay kolay bir patronun bir şirketi teslim etmeyeceği yaşta ülke ekonomisini teslim ettiği Ali Babacan‘ın yapmış olduklarıdır.
Bu isimler, makam ve mevki sahibiyken partide söz sahibiyken sorun yoktu. Ne zaman ki makamlar, koltuklar gitti, onlar da muhalif oldu. Hepsi bir yerlere savruldu. Geçmişi, kendilerine sunulan imkânları, işgal ettikleri koltukları, verdikleri sözleri unutup çok farklı ittifaklar içinde yer aldılar.
Çok farklı kesimlere, terör temsilcilerine, bu milletin millî ve manevi değerleriyle sorunlu olanlara, Reis’i düşürmek için ülkeyi düşürmeye razı olanlara göz kırpıp şirin görünmeye çalıştılar.
Vefa duygusunun siyasette yerinin olmadığını ispatlamak için âdeta birbirleriyle yarıştılar.
Ancak daha öncekiler, nasıl başarısız olup boyunun ölçüsünü aldıysa yeni oluşumlar da alacaktır. Başarılı olmaları mümkün değil. Çünkü göz kırptıkları, yanaştıkları, destek bekledikleri, medet umdukları kesimler; bu millete rağmen millet adına karar vermeye alışmış, milletin millî ve manevi değerleriyle sorunlu, meşruiyetini milletten değil de belli odaklardan, güçlerden, sermaye gruplarından alan şaibeli kesimler…
Millet ise bunlara prim vermediği için 18 yıldır Reis’i destekleyip yükseltirken karşısındakileri indirdi.
Terör örgütünün şehit ettiği insanların yanında olacağınıza terör örgütü üyesi olmaktan içeride yatan kişiyi masumlaştırmaya çalışırsanız o örgütü ve temsilcilerini masumlaştıramadığınız gibi kendinizi şaibeli hâle getirirsiniz. Bu ülkeye ve millete ihanet etmiş FETÖ’ye ve destekçilerine tek kelam etmeyip KHK ile ihraç edilmiş, Lanetullah’ı desteklemiş olanları masumlaştırmaya çalışırsanız hakkınızdaki acabaları artırırsınız.
Meşruiyeti Amerikan kökenli TV kanallarında, terör örgütüne yakınlığı ile bilinen basın organlarında, bu milletle sorunu olan gazeteci kılıklı örgüt destekçilerinde ararsanız öncekiler gibi hayal kırıklığı olur, hayal kırıklığı yaşar ve yaşatırsınız!..
Attığınız adımlar, ilişkileriniz, yola çıktıklarınız ve yola çıkış şekliniz göstermiştir ki GELECEK zamanda bu milletin derdine DEVA olacak kişiler sizler değilsiniz!..
Allah Reis’e ve yolda bulduklarını yola çıktıklarına tercih etmeyen yol arkadaşlarına hayırlı uzun ömür versin ve yollarını açık eylesin!..