Ahmet Doğan, kalplerimiz seninle

Abone Ol

Yaklaşık yüz yıldır Filistin’de, tarihte eşi görülmemiş sıkıntılar yaşanıyor. Filistinlileri boğazlayan farklı ellerin sahipleri omuz omuza vermiş durumda. Filistinlilerin sıkıntılarla yolculuğu hilafet devletinin yıkılması ve Filistin’in İngilizler tarafından işgal edilmesiyle başladı…

Filistin bir çok ülkeden farklıdır. Zira, Osmanlı Devleti’nin dağılması esnasında reayadan çok farklı insanlar Filistin’e sığınmıştı. Günümüzde de orada binlerce Türk asıllı insan yaşıyor. Hatta bunların bir kısmı Türkiye pasaportu da taşıyor. Aradan geçen on yıllar boyunca bu pasaportlarını muhafaza ettiler. Bazıları o zaman pasaport alamamış. Ancak, Osmanlı arşivlerine başvurarak Türk asıllı olduklarını ispatlama çabası içindeler. Nitekim bizim de onlardan bir çok dostumuz var.

Anlatmak istediğim odur ki, ümmet sağlıklı iken Filistin bu ümmetin hüviyet cüzdanı idi. Bunun sebebi de Filistin’in özel durumudur. Tarihe dönüp baktığımızda şunu görürüz: Avrupalı saldırganlar İslam topraklarına girdiğinde Filistin halkı -önceki olağanüstü durumlarda yaptıkları gibi- üç kalede toplandı. Bir kısmı Akka kentine, bir kısmı Askalan’a sığındı, geriye kalanı da Kudüs’te toplandı. Avrupalı savaşçılar Kudüs’e girdiklerinde 70 bin Müslüman öldürdüler! O dönemde bu rakam ülkenin toplam nüfusunun üçte birine tekabül ediyordu!

Salahaddin’in ordusu Beytu’l-Makdis’i kurtardıktan sonra orada yerleşmişti. Bu ordu ümmetin ordusu idi. Nitekim bu orduda bütün bir Asya coğrafyasından ve Afrika’dan mücahitler yer alıyordu. İşte bu yüzdendir ki, Filistinlilerin yüzüne baktığınızda tek bir renk göremezsiniz. Zira onlar çeşitli etnik kökenlere ve dolayısıyla farklı ten renklerine sahiptir.

Filistinliler ümmetin özü mahiyetindedir. Ümmetin bütün ırkları ve nesepleri orada birbiriyle akraba olmuştur. Bu yüzdendir ki, “Biz Filistinliyiz” denince bu söz “Biz ümmetin kalbiyiz” anlamına gelir. Zira onlar ümmetin özüdür.

Tarihte Filistin kadar farklı ırkların buluştuğu ve karıştığı başka bir bölge bulmak zordur. Tarih boyunca hacca giden Müslümanlar Kudüs’ü de ziyaret etmiştir. Şehre aşık olan bir çok insan Kudüs’te ve civarında yerleşip kalmıştır. Böylece Filistin bütün Müslümanların toprağı olmuştur. Dahası, kiliselerini ve havralarını ziyaret etmek maksadıyla İtalya başta olmak üzere Avrupa’dan gelen ziyaretçilerden bir kısmı da bölgede ikamet etmeye karar vermiş ve ömürleri boyunca orada yaşamıştır.

Bu yazımda değinmek istediğim bir başka husus şudur: Ürdün’ün 1970’te Suriye’ye gönderdiği ve belgelerine el konan Filistin topluluğu… Bunların bir kısmı çadırlarının yıkılması üzerine Lübnan’a geçmiş, bir kısmı da gördükleri ölümcül baskılar sebebiyle Irak’a hicret etmişti. En son sekiz kampın yıkılması üzerine 400 bin Filistinli mülteci yeniden yollara düşmüştür.

Yermük kampı çok daha feci durumda. Kuşatılan kamptan dışarıya çıkmalarına izin verilmeyen Filistinliler ağaç yaprağı yiyerek hayatta kalmaya çalışıyor. Yaprak bulamayıp taze ağaç dalı kemirenler bile oldu! Oradan ayrılmalarına kesinlikle izin verilmiyor. Bugün için 18 bin insan var bu kampta. İşte bu ağır şartlar sebebiyle Filistinliler uzun bir süredir hayatlarını göç yollarında tüketiyor. Bu göçün ne kadar süreceği ve ne zaman biteceği de belli değil!

Göç yollarında binlerce Filistinli önlerine çıkan denizlerin sularında boğuldu. Avrupa’ya ulaşabilenler kendilerini yeniden doğmuş gibi kabul ettiler. Onları bu zahmetli göçlere zorlayanlar için bu yolculuklar ölüm anlamı taşıyor. Filistin’e komşu Arap ülkeleri onları ülkelerine almak istemediler. Zira bu ülkelerin baskıcı askeri rejimleri, iktidarlarını Osmanlı Devleti’ylesavaşan ve ümmeti parçalayan işbirlikçilerden devraldılar. Bu güçler, eski suçlarının üstünü örtmek için dün olduğu gibi bugün de Beytu’l-Makdis ahalisini öldürüyor.

Bugün için Türkiye’de binlerce Filistinli aile hukuktan mahrum vaziyette yaşıyor. Sığınmacı olarak bile kayıtlarını yaptıramıyorlar. Sadece Suriyeliler sığınmacı olarak kabul görüyor ve kardeşlik haklarından istifade ediyor. Ancak Filistin kökenli Suriyeliler olarak bizler her alanda farklı bir muameleyle karşılaşıyoruz.

Ben, tarihin sayfalarına, ümmete ve bize bütün bu acıları yaşatan Avrupalıların Filistinlilere Türkiye’den daha müşfik davrandığı yolunda bir kayıt düşülmesini istemiyorum. İşte bu sebeple Ahmet Doğan bey kardeşim, sen Meclis’e giderken kalplerimiz seninle, bunu bilmeniistiyoruz. Hiç bir Filistinli’nin kalbi bunca mezalimi kendilerine reva gören Batı’nın merhametine muhtaç olmak istemez.

Arzetmeye çalıştığım üzere Filistin’in, gerek tarih gerekse günümüz açısından ele alındığında sadece bizim olmadığı görülecektir. Bizim olduğundan daha fazla sizindir Filistin. Biz onun adını ve meşakkatini taşıyoruz. Siz ise ümmetin tarihinde bin yıllık bir geçmişin sorumluluğunu taşıyorsunuz. Osmanlı arşivlerini açın bakın, Selçuklu Devleti arşivlerini inceleyin, Filistin’de gerçekten bizden daha fazla hak sahibi olduğunuzu göreceksiniz. Filistin’in çocuklarının sorumluluğunu üstlenin, zira onlar sizin de çocuklarınız…

Çeviri: Fethi Güngör