Ah benim güzel ülkem! Ne çok acıya, ne çok ölüme, ne çok kedere ve ne çok ihanete dayandın böyle!
Son birkaç gündür olanları düşündükçe açık söyleyeyim öyle çok hayret ediyorum ki, o kadar şaşırıyorum ki. İnanamıyorum, gerçekten inanmıyorum. Köprülerde duran askeri araçlar, asker kıyafetiyle o araçların önünde duranlar, devletine, milletine, mazisine ve istikbaline ve hatta milletin sadece canına değil inancına, ırzına, namusuna ve imanına silah doğrultan vatansız, şerefsiz ve hem akılsız, vicdansız mahlûklar. Ve onların hemen karşısında silahsız, tüfeksiz ama şerefli, onurlu, haysiyetli ve imanlı vatan evlatları! Kimden, neden, nereden, hangi inançtan, hangi sosyal durum, hangi siyasi düşünce ve hangi ekonomik şartlardan olursa olsun vatanı için, milleti için, istikbali ve bayrağı için ölüme koşan, tankların önünde siper olan milletin vatansever evlatları. Ne çok şaşırıyorum bu olanlara ve inanıyorum. Zira ben yaşlarda olanlar buna benzer olayları sadece bir tarih okur gibi okudu ve bir film seyreder gibi seyretti. Ve böyle bir alçaklık, böyle bir şerefsizlik, böyle bir ihanet bir daha olamaz, buna teşebbüs edilemez zannetti. Ama şimdi hepimiz görüyor ve biliyoruz ki içimizde bir ur gibi duran, bir pislik gibi saklanan ve her fırsatta ve asırlardır karşımızda duran hainlerin soyları hala kurumamış. Allah onların soylarını kurutsun!
Biz bu coğrafyanın son umuduyuz. Son kalesiyiz asırlardır süren bir kutlu yürüyüşün. Farklılıklarımızdan çok birlikteliklerimiz var bizim, aynı geminin içindeyiz hepimiz ve bu geminin adı vatan… Şayet o gemi su alırsa hepimiz batacağız, hepimiz yiteceğiz. İşte bunun için, bütün bunlar için şu son birkaç günde olanları unutma güzel ülkem.
Farklılıkları, ayrılışları, ayrışmaları unut! O kimden, bu neci, şu nereli diye düşünmeyi unut! Siyasi farkları, dünya görüşlerini unut! Bizi birbirimizden ayıran, uzaklaştıra, farklılaştıran ne varsa ve olmuşsa hepsini unut. Zira bir olursak, birlik olursak, beraber olursak karşımızda duracak, vatana dokunacak bir tek güç olmadığını hepimiz gördük ve görüyoruz.
Ve unutma canım ülkem! Milletin varlığına, bu mukaddes vatana ihanet eden o vatan hainlerini, köprülerde duran o tankları, havada kendi milletine bomba atan vatansız, haysiyetsiz ve bence imansız hainleri unutma. Ve sokaklara elinde Türk bayrağıyla çıkan, silahsız vatan evlatlarını, boynuna bayrağı asıp da yürüyen, teyzeleri, amcaları da unutma. Ağlaya ağlaya “Türkiye” diye bağıran ufacık çocukları, evlerinde bebeklerini bırakıp da sokakta toprağına sahip çıkan gencecik anaları, evlerine bir daha dönmeyen o cengâver o yiğit babaları, tankların üzerine canını hiçe sayıp çıkan gencecik insanları, onların önüne yüzüstü yatanları, tek bacağıyla da olsa ölüme koşanları unutma! Ve hem o tankların altında paramparça olmuş masum canları, silahların karşısında vatanı savunmak için beklerken alnından vurulmuş insanları, evladıyla vatan aşkına silaha, tüfeğe, tanka karşı imanıyla yürürken evladıyla yan yana şehir olanları, arabalarının içinde belki çocuklarıyla, anasıyla, babasıyla, eşiyle kardeşiyle mukaddesatını korumak için yola düşmüşken üzerinde geçen tankların altında kalıp da arabasının içinde can veren onca masum vatan evladını unutma.
Ve unutma güzel ülkem! Bütün bunlar olurken, vatanını korumak için millet sokaklara koşarken bankalara koşan, marketlere, fırınlara, benzinliklere koşanları, bir balina karaya vursa, bir köpek sokakta kalsa bas bas bağırıp da o gün susanları da ve her haltta duyarlılık diye vaveyla koparan, sözde aydın, sanatçı, başka bilmem ne halt olduğunu söyleyip de halen dahi bir sesleri çıkmayan çakal sürülerini de unutma.
Ve ben vatanımla, toprağımla, milletimle öyle çok gurur duyuyorum ki ve anlıyorum “necip millet” ne demektir ve neden denmiştir. Hem de iman ediyorum ki göklerden gelen bir karar hem vallahi hem de billahi vardır.
Şehitlere rahmet, hainlere lanet olsun. Devletimiz, milletimiz vatanımız daim ve Allah yardımcımız olsun…