Afrin Destanı

Abone Ol

Tam 57 günde, Elli Yedinci Alay’a selam edercesine…

Destanımızı bir kez daha yazdık.

“Afrin Destanı”…

18 Mart sabahına yaraşır, güzel bir armağan oldu bu bizlere.

Harika bir gündü.

Çifte bayram yaşadık…

Kurtuluş Savaşı’nın manevi tohumunun atıldığı Çanakkale Deniz Zaferi ve o dedelerin torunlarının kazandığı Afrin Kara Zaferi…

“Sınırlarınızda sorun mu var? O halde topraklarınızı genişletin” demiş, Atilla.

Sınır güvenliğimiz bakımından Afrin, stratejik bir öneme sahiptir.

O halde, gerekeni yaptığımıza inanıyorum.

Ha Artvin ha Afrin, aynıdır bizim için artık.

2016’dan bugüne Cerablus, El Bab derken…

Afrin Zaferi de, milletimiz için moral kaynağı oldu.

Yani ilk hilalimiz tamam oldu; geriye kaldı iki…

Neticede Osmanlı’nın sembolü “üç hilal” tamamlanmış, Türk mitolojisinin en önemli istikameti Kızıl Elma’mıza ulaşmış olacağız.

Buna binaen Cumhurbaşkanımız, iki gün evvel diriliş meşalesini yeniden tutuşturdu:

Sıra geldi Münbiç, Sincar ve Kandil’e…

Yani kalan iki hilalimize…

Dağlar birer birer temizlenecek.

Tüm muhalif tavırlara rağmen bu, başarılacaktır.

Evet maalesef, şu toprakların ekmeğini, suyunu tüketip de, düzenlenen operasyonlara utanmadan dil uzatanlar var.

Hani;

“Afrin’de katliam?..”

“Türkiye, bir daha oradan çıkamaz.”

“Kaos başladı.”

“Cendereye düştük.”

“Asker çekilecek.”

“Hükümet yanlış adım atıyor” gibi daha bir yığın asparagasa imza atanlar var ya…

İşte onlar.

Sonuç n’oldu?

Hepsi balon oldu söndü.

Çünkü Türkiye, kendi gücünü iyi biliyor.

Tehdit unsurlarını iyi tanıyor.

Düşmanın çapını iyi çözümlüyor.

Gelecekteki tehlikelerin neler olabileceğini doğru tahmin edebiliyor.

Ve ona göre adımını atıyor.

Ama bazı köşebent tipler, bunları düşünmüyor.

Oturdukları yerden siyasi analiz yapmaya kalkıyor.

Sanki siyasetçilerden daha fazla bilgi sahibiymişçesine…

İşte şunu anlamakta güçlük çekiyorum;

Hangi tecrübeyle, hangi donanımla, hangi zekâyla?

Tuhaf!

Köşelerinden atar-tutarlar, çilingir sofrasından kalkmazlar, fedailikten de geri kalmazlar.

Sonra dönerler “işgalin, katliamın lokumu olmaz” diyen o güruh çevrenin şakşakçılığını yaparlar.

Sorsan, hiçbiri kalemini asla satmamıştır.

Hepsi dürüst, güvenilir kişilerdir.

Hepsi, ülkenin milli menfaatine çalışmaktadır.

Of of of of…

Bak, sen şu cengâverlere.

Ama göğüslerini gere gere yalan söylerler.

Öyle güzel söylerler ki…

Asla utanmazlar!

Ruhları margarine dönmüş.

Komik ve komik olduğu kadar da enteresan bir durum…

İşin açıkçası, onların asla görmediği, göremeyeceği bir realite daha var.

Nedir o?

Gücümüzü, toprağın altındaki petrolden değil, şehitlerimizden aldığımız gerçeği.

Evet.

46 şehit verdik.

225 askerimiz yaralandı.

Şu, son 60 günün bilançosuna bakacak olursak toplam 3 bin 603 terörist ise etkisiz hale getirilirdi.

Ve…

Öyle, ucuz ayak oyunlarıyla özgürlük, demokrasi söylemleriyle terör yardakçılığı yapanlara inat, askerimize daha çok sahip çıkacak, daha fazla sarılacağız.

Bayrağı dik, safları sık tutacağız.

Dost da, düşman da merak etmesin!

Bu meşale, diriliş meşalesi hep yanacaktır.

Üstat, Namık Kemal’in de söylediği gibi;

Osmanlı adı, her duyana lerze-resândır,

Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-u cihandır,

Fıtrat değişir sanma! Bu kan, yine o kandır!

Kavgada şehâdetle bütün kâm alırız biz,

Osmanlılarız. Can verir, nâm alırız biz!