Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği bir grup ülkenin Katar’a uyguladığı abluka bölgenin tümünün güvenlik ve istikrarını ilgilendiriyor.
Dolayısıyla Türkiye’nin böyle önemli bir gelişmeye ilgisiz kalması beklenemez.
Fakat bu gibi krizlerde alınacak her tavrın ve izlenecek politikanın mutlaka bir bedeli oluyor.
Bu nedenle Ankara ince bir çizgide yürüyor ve adımlarını gayet dikkatli bir şekilde atıyor.
Yaşanan kriz, Türkiye’nin arzu etmediği ve bir an önce sona ermesini istediği bir durum.
Çünkü krizin taraflarıyla gayet iyi ilişkileri var.
Krize yönelik atacağı bir adım ve alacağı tavır dolayısıyla o ilişkilerin bozulmasını istemiyor.
Fakat öyle bir durumla karşı karşıya ki, hiçbir adım atmamak ve kılını kıpırdatmayıp krize seyirci kalmak dahi taraf tutmak olarak algılanabilir.
Bu hem Türkiye’nin çıkarlarına hem de ilkelerine aykırıdır.
Mevcut şartlarda Suudi Arabistan’la ve peşine takılan ülkelerle ters düşmek ise hiç arzu etmeyeceği bir şey.
Şu an için Ankara’nın bulduğu çıkış Katar’a sahip çıkarken Suudi Arabistan’a bunun Riyad’a karşı bir tavır olmadığını söylemek.
Doha’yı ve Kuveyt’i ziyaret ettikten sonra Riyad’a geçen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ve krizin bayrama kadar çözülmesi çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kral Selman Bin Abdülaziz’in oynayacağı rolün önemine dikkat çekmesi bu politikanın yansımaları.
Ankara, krizin taraflarına özetle “Aralarınızdaki anlaşmazlığa ve sorunlara karışmam fakat zulme de seyirci kalamam” diyerek hem tarafsızlığını bozmamaya hem de Katar’a yapılan haksızlığa ortak olmamaya çalışıyor.
Türkiye’nin bu tavrının kısa vadede işe yaradığını söyleyebiliriz.
Aynı çizgi, krizin uzun süre devam etmesi halinde de sürdürülebilir.
Çünkü Katar lehine devreye giren daha başka aktörler ve hepsinden önemlisi ABD var.
Türkiye’nin ilk baştaki tavrı kritik öneme sahipti ve gayet doğruydu.
Katar, ablukanın şokunu atlattı.
Mevcut durumla yıllarca yaşayabilmenin yollarını arıyor.
Bu aşamadan sonra kendine yönelen doğrudan bir tehdit olmadıkça Türkiye’nin Körfez’deki krizle ilgili çok daha fazla öne çıkmasına gerek yok.
Ankara, krizin çözülmesi için arabuluculuk çabalarını sürdürebilir.
Herhangi bir sonuç alabilir mi?
Bu pek mümkün değil.
Riyad’ın ve Abu Dhabi’nin Ankara’nın arabuluculuğuna sıcak bakmadığı biliniyor.
Kriz bir şekilde çözülecekse ABD’nin tavrı belirleyici olacaktır.
İkincisi, krizi patlatan ülkeler krizin devam etmesi halinde ödemek zorunda kalacakları bedelin ağır olacağını fark ederlerse geri adım atabilirler.
Şu an için bu noktadan uzak olduklarını söyleyebiliriz.
Yaşatacakları şokla Katar’a geri adım attırmayı planlarken ablukanın işe yaramayacağını ve tüm planlarının boşa gittiğini görmenin şokunu yaşıyorlar.
Bir yandan daha çok ülkenin Katar’la ilişkilerini kesmesi için gözlerine kestirdikleri ülkelere baskı yapıyorlar.
Diğer yandan da eski defterleri karıştırıp Doha’nın aleyhinde kullanabilecekleri malzeme arıyorlar.