Türkiye’de kronik bir hastalık var; Cumhurbaşkanı Erdoğan bir sorunu gündeme getirmeden ondan bahsedebilen neredeyse kimse yok. Nihayetinde bir beşer olan Erdoğan’ın her sorunu görebilmesi, çözüme tek başına güç yetirebilmesi mümkün değil. Yetki ve imkân sahibi olan herkes sorunları yapıcı bir şekilde gündeme getirmek ve çözmekle mükellef.
Uzatmadan sözü şuraya getireceğim, bu 28 Şubat’ın yıldönümünde adalet adına çok ümitliydim. 25 yıldır zindanlarda çürüyen mağdurlara yönelik somut bir adımın atılmasını bekliyordum. Maalesef bırakın adım atılmasını neredeyse medyanın tamamı mağdurları görmezden geldi. Bu sorunun müsebbibi olmayan ama bugün elinde bulunan yetkiler itibariyle çözmekle mükellef olan yetkililer ise çıktıkları kürsülerde uzun uzadıya 28 Şubat’ta dindarlara reva görülen zulmü ve bunların nasıl geride kaldığını anlattılar. Aynı kişiler her ne hikmetse 28 Şubat mağduru 600 mahkûm için tek bir söz sarf etmediler.
Bütün yetkililerin görmezden geldiği mağduriyetlere yine Cumhurbaşkanı Erdoğan sahip çıktı. Senegal’de bir gazetecinin “28 Şubat mağdurlarının özgürlüklerine kavuşmaları veya iade-i itibarlarının sağlanması için yeniden yargılanma süreci başlayacak mı” sorusuna
“Bu konu ile ilgili Adalet Bakanlığı’nın yaptığı bir çalışma var. Biz arkadaşlarımıza, ‘Bu konuda adaletin tecellisi için bir yasal çalışma yapın’ dedik. Şu anda Adalet Bakanlığı’nda böyle bir çalışmayı arkadaşlarımız yürütüyorlar” cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “yeniden adil yargılanma”nın önünü açacak bu hayırlı çalışmanın bir an önce sonuca ulaşması hepimizin ortak temennisi.
Bu temenninin sözde kalmaması için sadece 28 Şubat günü değil, sorun kökten çözülene kadar gerekirse her gün bu mağduriyetler gündemde tutulmalı.
28 Şubat mahkumlarının mağduriyetinin gündeme gelmesine çeşitli itirazlar da oldu. Mesela Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu bunun “yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olacağı”nı söyledi. Uğur Mumcu başta olmak üzere daha birçok cinayetin faillerinin en ağır cezayı almalarına kimsenin itirazı olamaz. Burada derdimizin daha iyi anlaşılması için şu hususun altını bir daha çizmekte fayda var: Hiç kimse için af istenmiyor. Bilakis işkence altında ifadeleri alınan, sahte deliller ve yalancı şahitlerin iftiralarıyla iddianameleri hazırlanan ve bunların üzerine verilen keyfi kararlarla 20 yılı aşkındır zindanlardan yatanlar için yeniden adil yargılanma hakkı isteniyor. Ayrıca bu davalara bakan polis, savcı ve hakimlerin çoğunun da FETÖ terör örgütü mensubu oldukları ortaya çıktı.
Hatırlanacak olursa, FETÖ üyesi savcı ve hakimler Ergenekon Davasında uydurdukları delillerle, yaş-kuru demeden herkesi hapishanelere doldurmuştu. Bu tezgâh ifşa olduğunda ise yeniden yargılanma yolu açılarak içerideki herkes tahliye edildi.
Mağduriyetlerin giderilmesi için aynı hak 28 Şubat mahkumları için de isteniyor. Yeniden adil yargılanma hakkıyla ak ile kara ortaya çıkacak. Mağdur edilenlere 21 yıldır geciken özgürlükleri, gerçekten suç işleyenlere ise hak ettikleri cezalar verilecek. Buna vicdan ve akıl sahibi tek bir insan karşı çıkabilir mi?
Hepimiz bunda mutabık isek o zaman daha geç olmadan adaletin tecellisini sağlayacak yolları sonuna kadar açalım ki, yıllardır hasreti ile yandıkları anneler son nefesini vermeden evlatlarına kavuşabilsin.