Herkes elinde avucunda ne varsa ortaya koysun. Bugün koymuyorsa ne gün koyacak? Bugün sesini yükseltmiyorsa ne gün yükseltecek? Bugün kalbindeki buğzun şiddetinden düşman korkmuyorsa ne gün korkacak?
Hangimizin bir hastanenin içinde “MORG” yazısını gördüğünde içi ürpermiyor? Hangimiz bir cesede dokunurken soğuk terler dökmüyoruz? Açık hava morguna dönmüş bir yerden bahsediyoruz. Herkesin dokunduğu ölü, herkesin dokunduğu bir yakını, herkesin gördüğü bir katliam, herkesin hissettiği bir büyük acı. İşte burasının adı Doğu Guta. İnsanlığın öldüğü, şerefin, haysiyetin, izzetin ayaklar altında inim inim inlediği gariplerin diyarı Doğu Guta.
Yarısı çocuk olmak üzere 400 bin civarı sivil yaşıyor. Rejim ve Rus uçaklarının saldırılarıyla bu siviller ölüyor. Son üç ayda 700’den, son 3 günde 250’den fazla sivilin can verdiği bilgisini geçiyor ajanslar. Halkın 5 yılı aşkın süredir abluka altında olduğu, yaklaşık 1 senedir bölgeye yeterli gıda ve tıbbi malzeme sokulamadığı söyleniyor. Ayrıca bebeklerin, çocukların ve hastaların yeterli beslenemedikleri ve tedavi edilemedikleri için de can verdiklerinden bahsediliyor.
Hatta rejim uçakları, son 3 günde 22 sağlık merkezini ve Duma ilçesindeki Nur Camii’ni varil bombasıyla vurduğu bilgisi de son noktası.
Hiçbir savaş hukukunda olmayan dünyanın en azılı diktatörlerinin bile tarih boyunca hastanelere göstermelik de dokunmadılar. Hastanelerin de vuruluyor, bombalanıyor olması katliamın boyutlarını ortaya koyuyor.
Esed rejimi Doğu Guta’ya yönelik bombardımanda İHH’nın bölgedeki yetimhanesini de hedef aldı. Yetimhane diyoruz yani küçücük, savunmasız, annesiz babasız çocukların bulunduğu yer. Yetimhane kullanılamaz hale geldi. Ve minicik bedenler şehit oldu.
İşte bu derece büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Yaşanmaya devam ediyor. Dünyanın gözü önünde. Doğu Guta’da yaşayan insanların çığlıklarını duyan yok. İçlerinden birisi diyor ki: “Biliyorsanız musibetiniz büyüktür. İstisnasız bütün ülkeler cesetlerimizin parçalanmasını izliyor. Çekim yapmaktan, delil toplamaktan bıktık. Dünyanın gözü önünde cesetlerimiz parçalanıyor. Herkes sessizce izliyor. Çocuklarımız gözlerimizin önünde öldürülüyor. Bu çağrıyı duyanlar Guta’yı kurtarın. Sizin çok kıymetli vakitlerinizi almak istemiyorum lakin bizim kanımız da o kadar ucuz değil!”
Duyuyoruz. Bu çağrılar bize ulaşıyor. Hareket etmeli. Harekete geçmeli… Artık büyük laflar etmeyi bırakıp ufak ufak şeyler yapmalı!