Çocukken, hatta bebekken ilk öğretilen oyunlardan biridir. Parmaklarımızı açarak sayarız:
-Bu tutmuş,
-Bu temizlemiş,
-Bu pişirmiş,
-Bu yemiş,
-Bu da hani bana demiş,
Bu masum oyunu bir terör analizinde kullanacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. DAEŞ öldürüyor. Peşinden dindar görünümlü birileri “oh olsun, gebersinler” gibi bu ülkede asla bir Müslüman Türk’ün yapmayacağı sapıkçamesajlarla cinayeti temizliyor. Peşinden DHKP-C kahvelere inip provokasyonla pişiriyor. Sosyal medyada FETÖ, hazırlanmış yemeğe çöküyor. PKK hani bana hani bana diye cinayetten pay istiyor. Kolektif olarak terörü bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Hatta tüm dünyaya bu fotoğraf kuklalar değişse bile kuklacının aynı olduğunu gösteriyor.
Bütün bunlar sosyal medya üzerinden oluyor. CIA’nın milyonlarca dolarla sübvanse edip sonra genç akıllı çocukların büyük buluşu diye yutturdukları Twitter, Facebook bir anda terör arenasına dönüşüyor. Küçümsemeyin, artık bütün dünya ve bizler için vazgeçilmez hale gelmiş, adeta hayatımıza entegre olmuş,onlarsız asla yaşayamayacağımız platformlardan bahsediyorum.Aynı zamanda yeryüzünün bundan sonra yaşayabileceği çeşitli hibrit savaşların en kanlı silahından bahsediyorum. İnsanların beynini hedefleyen, toplumları katil sürülerine çevirebilecek,nükleer ve kimyasal silahlardan sonraki üçüncü bir tür silahtan bahsediyorum. Bu silahın sahibi kim olacaksa dünyanın en güçlüsü o olacak diyorum. Örnek çok, bakın dünyada liderler nasıl devriliyor. Devlet ve kamu düzenine karşı kışkırtılmış kitleler nasıl kullanılıyor. Brezilya’ya bakın, Mısır’a, Cezayir’e bakın, Ukrayna’ya bakın… Düşünsel kodlarıyla oynanmış, feraseti kör edilmiş insanların kendi ülkelerini işgal ettirdiklerini görürsünüz. Yazılı basın, yani gazete dediğiniz şeyler çoktan bitti. Onlar sadece sosyal medyaya ne yazacaklarını sunan veri kaynaklarına dönüştü.
Her terör eyleminin arkasından yüzlerce analiz yapılıyor. Hepimiz neredeyse futbol kadar terör uzmanı olmaya başladık. Oysa bilmemiz, aklımızda kalması gereken bu şeytani pisliklerin neyi nasıl nerede yaptıklarından çok hedeflerinin ne olduğudur. Bu topyekûn Batı saldırısının arkasında bu ülkeyi yönetilemez hale getirme çabası yatmaktadır. Bizden Suriye, Irak olmayacağını biliyorlar. Ciddi bir devlet geleneği ve binlerce yıllık medeniyet tecrübesi olan bu milleti yıldırmaya, mümkünse bir Yugoslavya yapmaya çalışıyorlar. Oyunun görünmeyen yüzünde hedef yine RECEP TAYYİP ERDOĞAN’dır. Tespihin imamesi koparsa kalan kısmı dağılır tezinden yürüyorlar. Cumhurbaşkanı (beyni devşirilmişleri çıkarırsak) bu toplumun en az yüzde 70’i için birleştirici, güven veren bir figürdür. Bu yüzde 70içinde feraset sahibi bütün yerliler vardır. Bu siyasi olarak aynı dünya görüşüne sahip anlamına gelmez. Ancak devlete ve millete bağlılıkları ortak paydasında buluşabilen, bu medeniyetin genlerini taşıyan çocuklardan bahsediyorum.
Batı medyası ya da başka bir deyişle Rockshieldailesi ve türevlerinin gezegende yaşayan tüm insanlığı manipüle etme silahları Recep Tayyip Erdoğan üzerinden bir diktatör tiplemesi üretmeye çalışmaktadır. Bugüne kadar kendi içimizden devşirdikleri GDO’lu tipleri bu ülkenin genel çoğunluğu gibi göstererek kendi toplumları üzerinde yol katettiler. PKK ve FETÖ diasporası uzunca zamandır kendi medyalarında boy boy resimler, röportajlar veriyor. Buna tırnak içindeki enformatik cahillerimizde eşlik ediyor.
Biz bu oyunu daha önce izledik. Önce bir diktatör oluşturuluyor. Bütün insanlığa bu diktatörün kötülükleri anlatılmaya başlanıyor. Sonra dünya bu diktatörden kurtulmalı diyerek ikinci aşamaya, işgal aşamasına geçmeyi hedefliyorlar. Peki zihinlerde bir diktatör nasıl oluşturulur?Asosyal veya sosyal medya üzerinden oluşturulan sanal algı kalıcı değildir. Algıyı destekleyecek somut argümanlar oluşturulmalıdır.
Tam da burada yazımın başladığı yere dönüyorum. Saydığım terör örgütleri aynı zamanda etnikite, mezhep, ırk gibi ayrıştırıcı faktörlerin temsilcileri olduğunu iddia ediyorlar. Kolektif olarak saldırdıklarında devlet kendi savunma mekanizmalarınıelbette kullanacaktır. Bu durum gerçekleşince DHKP-C’li teröristler bir anda Alevi kimliğine, PKK’lı teröristler Kürt kimliğine, FETÖ Sünni kimliğine, ulusalcı militaristler Türk kimliğine bürünmeye başlayacaklardır. İnanmazsanız, Reina saldırısından sonra benim dediğim perspektiften sosyal medya provokasyonlarına bir daha bakın. Dolayısıyla diktatör Sünni, Alevi, Türk, Kürt ayrımı gözetmeksizin bütün kesimlere baskı ve zulüm uygulamaktadır manşetini hazırlamaktadırlar.
Tabi bütün bunları yaparken yanlış bir sosyolojik tespit içindedirler. Ortadoğu, Afrika örneklerinden yola çıkmaktadırlar. Bu millet ne bahsettikleri coğrafyalardaki kültürel birikimini tamamlayamamış kabilelere benzer, ne de kendilerinde olan medeni adı altında mongollaşmış, uyuşmuş,salaklaştırılmış et yığınlarına benzer. Bunca yaptıklarına rağmen emperyal katiller gördükleri dirayet karşısında şaşkındırlar. 15 Temmuz’da Elize Sarayı bombalansaydı Fransa’nın ayakta kalmayacağını biliyorlar. Çünkü yetiştirdikleri toplumun cebinden 50 avrosunu aldın mı önce kendi ülkelerini yakıp yıkmaya başlar. Batılı insan bizdeki gibi elindekini avuçlarındakini devletine vermeye kalkmaz. Batılı kendi maskesini gerçek yüzü sanıyor. Onun için herkes okusun diye Facebook’u icad etti. Maskenin arkasındaki katili saklamak için. Bizim kitabımız bellidir. Özümüz de, yüzümüz de güzeldir.
Onlarda iki yıldır her türlü denemelerinden sonuç alamayınca sanırım bu tespiti yapmış olacaklar ki, son saldırıda nispeten daha küçük ama her türlü provokasyona açık olan bir sosyal yapıyı hedef aldılar. Provokatörler dışında sırf siyasal taraftarlığından dolayı ERDOĞAN’a düşman olan, muhalefet sınırlarını ve demokratik tavırlarını kaybetmiş, benim “enformatik cahil” dediğim kitle bu oyunun hedefine konuldu. Epeydir sandıkla iktidar olabilme umudunu yitirdiği için radikalleşen, bireyselliğin dışında sosyolojik olarak pesimistleşen ve her yalana okuma biçimlerinden dolayı inanmaya hazır bir kitlenin dezenforme edilmesinin daha kolay olduğunu biliyorlar. Bu kitle zatenküresel güçlerin beyin boşluklarına kaktığı DİKTATÖR borazanlığını epeydir yapmaktadır. Hepsi en yoğun sosyal medya kullanıcısıdır. Aslında belli bir ideoloji ve siyasal görüşü de olmayan bu kitlenin asıl derdi yaşam biçiminden başka bir şey değildir. Reina saldırısı tam da bu tezlerimi doğrulamak üzere yapılmış gibi durmaktadır.
Bütün bu yazdıklarıma rağmen ben bu kitlenin de içinde gerçekleri tespit edebilecek feraset sahibi insanlar olduğuna inanıyorum. Onlar içinde “söz konusu vatan olunca her şey teferruat” kalacaktır. 15 Temmuz’da birçok insan meydanlarda omuzuma omuz veriyordu. Bundan güç alarak söylüyorum.
Bütün bu oyunlar canımızı yakar. Ama panik yok, asla başaramazlar. Onlar için, yani emperyal dünya için çöküş çoktan başlamıştır. Ancak şunu asla unutmasınlar:
“Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı asla unutmaz…”