Geçen hafta Asya Televizyon Formu nedeniyle Kültür Bakanlığı ve İstanbul Ticaret Odası’nın organizasyonuyla Singapur’daydım. Türk televizyon sektörü açısından başarılı bir çalışma oldu. Bugün size festivalden değil Singapur’daki sosyal kurallardan söz edeceğim. Belki son yaşadığımız acı olaylardan sonra bizim için de bir örneklik teşkil eder.
Singapur’da uzun süredir yaşayan Türk rehber anlatıyor: ‘’Singapur’da 1 gram uyuşturucuyla yakalanmanın cezası 10 yıl, 2 gramla yakalanmanın cezası 20 yıl, 3 gramla yakalanmanın cezası idam. En son bir Avusturalyalıyı idam ettiler. Avusturalyalılar çok itiraz ettilerse de dinlemediler. Açık havada belirli yerler dışında sokakta sigara içmenin cezası 1000 dolar. Sadece para cezası yetmiyor, sigara içenin üzerine yazılı bir gö mlek giydiriyorlar ve bulunduğu sokağın çöplerini temizlettiriyorlar. Sokaklarda, toplu taşım araçlarında yemek içmek yasak.’’
Sigaradan sonra bir yasağın gelmesine de Türkler sebep olmuş, lokantalarda nargile içilmeye başlanmış. Sonra nargile sefaları sokaklara taşınca toptan yasaklamışlar. Beşiktaş’ta, Beyoğlu’nda ara sokaklarda alkollü içki dolu masalardan yürümek imkânsız. Singapur’da sokaklar tertemiz.
Bizde herkes kuralını kendisi koyar, işine gelmeyince döner kendi kuralını yer. O nedenle toplumun güvenliğini sağlamak çok zor. Biz açık ve geçişken bir toplumuz, çok fazla kurallara uymayı sevmeyiz. Bu durumu da özgürlükle ifade etmeye bayılırız. Her türlü yanlışı yapma özgürlüğünü kendimizde bulur bunun içinde taraftar toplamaya başlarız. Bazı çevreler yanlışlar üzerinden toplumu bastırmaya ve terbiye etmeye kendisini adamıştır.
3 gram uyuşturucu için idam cezası veren Singapur’da 44 cana kast edene ne ceza verirler diye merak ediyorum. Kısasta hayat vardır. Bir cana haksız yere kıyanın yaşama hakkı olmamalı. Adaletin tecellisi için bu şart.
Anlamak mümkün değil ama her nedense başka toplumların işimize gelen kurallarını yüksek sesle seslendirmeyi çok seviyoruz. Onların rüya âleminde dört dörtlük yaşadıklarını varsayarak kendi toplumumuza değerlerimize ateş etmekten geri durmuyoruz. Halbuki aradıklarımız kaybettiklerimiz arasında duruyor. Şöyle bir dönüp alıcı gözle bakmasını bir bilsek.
Açık toplumdan kurallı topluma geçmek zorundayız. Küresel dünyada insanların eşyaların sınır tanımadığı bir âlemde kontrolsüz yaşayan bir toplumun geleceğinden endişe etmesi gerekir. Kuralsızlığı ve denetimsizliği istemek yanlışlara kapı açmaktır. Yanlış yapmak isteyenlerin bunu talep etmesi doğaldır. Ancak toplumun çoğunluğu ve ülkemizi yönetenler kuralların açık ve net olduğu birinin yanlışı yüzünden ötekinin hakkını gasp etmeyen bir düzen için çalışmalıdır…