Acı ve hüzün dolu bir bayram

Abone Ol

Suriyeli mülteciler, özellikle bu bayram çok derin acılar yaşıyor. Savaş devam ediyor, ülkelerine giremiyorlar, ufukta bir ışık da göremiyorlar. Bunun temel sebebi, büyük güçlerin Suriye’ye, bölgeye ve özellikle de Türkiye’ye yönelik entrikalarıdır. Çünkü Türkiye her yolu deneyerek, siviller için güvenli bir bölge oluşturmaya, insanlara ülkelerinde güvenli bir hayat sürebilecekleri bir alan bırakmaya gayret ediyor. Ancak, bu, büyük güçlerin hiç de istemediği bir girişim. Çünkü onlar önce Suriye’yi, ardından Türkiye’yi bölmek ve bölüşmek istiyorlar. Kesinlikle bölgemizde güçlü bir devlet istemiyorlar.

Suriye’de süren savaş, 11 milyon Suriyeli ve yarım milyon Filistinli mülteci doğurdu! Bu devasa kitlenin 7 milyonu Suriye içinde sığınmacı durumunda, 4 milyonu dışarıda; Lübnan, Ürdün ve Türkiye’ye dağılmış durumda. Dışarıdaki mültecilerin büyük kısmını Türkiye bağrına bastı. Zira Türkiye ümmetin problemleriyle yakından ilgilenen bir ülkedir. Lübnan’da askerler kampları basarak mültecileri küçük düşürüp bazılarını tutuklarken ve çadırlarını yerle bir ederken; burada, Türkiye’de hükümet, ordu ve halk ayırım yapmaksızın hepsi kapılarını açıp Suriyeli mültecileri misafir ediyorlar. Üstelik bu misafirlik, bölgemizi bütünüyle sömürgeleştirmeyi amaçlayan ve planlı bir şekilde dayatılan bu savaş bitene kadar devam edecek.

Darmadağın olmuş Suriyeliler için bu bayram acı bir bayram. Kan kokan bir bayram. Zira, Suriye’de yaralanmış, kaybolmuş ya da şehit düşmüş ferdi olmayan bir tek aile yoktur! Hayatta kalanlar ömür boyu bu acılarla boğuşarak yaşayacak. Yetimler, dullar, daha neler neler…

Burada, Türkiye’de hemen her şehirde yardımlar toplanıyor, tırlar ve kamyonlarla her gün, mültecilerin yoğun olduğu güney kentlerine ve sınırdaki kamplara gönderiliyor. Yardım komiteleri bizzat gidip mültecileri ziyaret ediyorlar. Bunlar gerçekten çok büyük olaylardır. Türkiye halkının bizim için yaptıklarını yapan başka bir halk görmedik. Bize bir ümmet ve bir millet olduğumuzu idrak ettirdiler. Zaten, yüzlerce yıl beraberce yaşadık. Bu süreçte şunu da derinden hissettik ki; Suriyeliler olsun diğer Araplar olsun yaşadığımız bunca azap esasen, yüz yıl önce İngilizlerin aramıza girip ümmeti parçaladığı günlerde başlamıştı.

Suriyeliler kardeşlerimizdir. Onlar Allah’ın bize emanetleridir. Türkiye’de bunlardan on binlercesi bir işe girmiş çalışıyor. Bazılarının çok iyi tahsilleri ve diplomaları var, ama dil engeli ve bazı özel durumlar onları alelade ve meşakkatli işlerde çalışmaya zorluyor. Zorlukla kazandıkları paranın bir kısmını Suriye’de kalan yakın akrabalarına göndermek için çabalıyorlar. Bu yüzden, elimizden geldiğince onlara yardımcı olmamız gerekiyor. Zira, Türkiye’de çalışan bir tek Suriyeli yoktur ki, Suriye içinde kalan ve desteklemek zorunda olduğu bir ailesi ve yakınları olmasın. Oradaki yakınlarına yardım edebilmek için burada her türlü işi kabul etmek zorunda kalıyorlar.

Burada, Türkiye’de çalışan Suriyelilerin bir çoğunun, girdiği işte büyük bir tecrübesi ve becerisi olmayabilir. Belki de bu yüzden oldukça düşük ücretlere razı oluyorlar. Onların bir çoğunun çok tertipli ve düzenli olmadığını da söyleyebiliriz. Ancak, onların çok yetenekli olmaması bizden sorumluluğumuzu düşürmez. Onlar, uzun yıllar ziyadesiyle zalim bir hükümetin gölgesi altında ömür tükettiler. Zalim yönetim onların gelişmesine ve medeniyetle kucaklaşmalarına mani oldu. Erdemli Türkiye toplumu bu mazlum halka, başarmaları ve ilerlemeleri için yeni bir fırsat veriyor.

Suriyeliler, bir gün gelip ülkelerine döneceklerini çok iyi biliyor. Türkiye’nin kendilerine cömertçe kol kanat geren yegâne dostları olduğunu da biliyorlar. Suriye’ye döndüklerinde ülkelerini yeniden imar ve inşa ederken yanlarında yine Türkiye halkını göreceklerinden de eminler. Ne var ki, o günler gelene kadar daha kaç hüzünlü bayram gelip geçecek bilinmez. Suriye’de bayram zamanlarında ne kadar çok tatlı çeşitleri yapılırdı, bunlar kaybolup gitti. Şimdi bize sabır, yani direnmek ve dayanmak düşüyor. Sabır çoğu kez acıdır…

Çeviri: Fethi Güngör