Acı üstüne acı, hüzün üstüne hüzün

Abone Ol

Kelimelerin tükendiği zamanlar vardır. Ne söyleyeceğinizi nasıl söyleyeceğinizi bilemezsiniz. Biz depreme sanki alışmıştık. Bir deprem olur sonra artçılarla yeryüzü sakinleşir ve sükûnet bulur. Ama bu defa öyle olmadı. Önce 7.7 sonra 7.6 şiddetinde iki depremi bir arada yaşadık. Bir şehri iki şehri değil 10 tane şehri koca bir bölgeyi yerle bir etti. Felâketin büyüklüğünü, acının derinliğini henüz tam olarak anlamış değiliz. Şok halindeyiz, vurgun yemiş gibi bir tutulma hâli var.

Deprem anında eceli gelenler rahmet-i Rahmân’a kavuştular. Ama yığınlar arasında kurtarılmayı bekleyenlerin hâletirûhiyesini anlamak ve anlatmak mümkün değil. Bir tane bile olması yürekleri dağlarken bu tabloyu insanın havsalası almıyor. Bu kadar büyük bir felâketin altından kalkmak kolay değil. Milletimiz, devletimiz, yardım kuruluşlarımız bu konuda çok tecrübeliler. Ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bu kadar geniş bir felâket karşısında yardımların her yere ulaşması çok kolay olmayacak. Ateş düştüğü yeri yakıyor, herkes haklı olarak kendi yakınlarına ulaşılmasını bekliyor.

Büyük fotoğrafı unutup küçük detaylar üzerinden büyük laflar edenlere de şahit oluyoruz. Bu kadar büyük bir felâket için afet sonrası için çok fazla da tedbir alamazsınız. Yerin üstüne hükmedemeyen insanın yerin altına hükmetmesini beklemek abesle iştigal olur. Tabii ki yaptığımız her işi düzgün, doğru, ilmin ışığı altında yapmalıyız. Ancak ilmin de insanın da yapacaklarının sınırlı olduğunu bilerek meseleye yaklaşalım. Tedbiri alacağız ama takdiri de unutmayacağız.

Depremde sadece insanlar değil börtü-böcek, hayvanlarda büyük acı yaşadı. Yıkılan binalara bakınca her boyda her yükseklikte yapılar var. Acaba hepsi mi çürük malzemeyle yapıldı? Bir de bu durumdan şunlar sorumlu bunlar değil, demek mümkün değil. Millet olarak felâket gelmeden harekete geçmiyoruz. Hep doğru iş yapmayı başkalarından bekliyoruz. Asla nefsimize yönelip ben ne yapıyorum, ben bu yanlışı yapmamalıyım demiyoruz. Sonuçlar üzerinden ise başlıyoruz gereksiz yaygara yapmaya. Yalan yanlış ne duyuyorsak ölçüp biçmeden yaymaya başlıyoruz.  İşte bu noktada aklıselimle hareket etmek gerekir.

Deprem büyük acı, ama zihni dumura uğramış, manevî deprem yaşamış bazıları acıdan beslenmeye çalışıyor. Bunların bir kısmı medyada köşe tutmuş gafiller diğerleri ise sosyal medya üzerinden yaygara yapmaya çalışan eblehlerdir. Allah’a şükür milletimizin büyük çoğunluğu bu saçmalıklara iltifat etmiyorlar.

Zaman hızlı geçiyor… Yavaş yavaş enkaz altındakilerden umut kesilmeye başlanacak. Ama Allah’tan umut kesilmez, arama ve kurtarma faaliyetlerini sonuna kadar sürdürmek gerekir. Bir can dünyaya bedeldir. Kalanlar için ayrı bir imtihan başlayacak. Yaşanan acılar, travmalar, depresyonlar ömür boyu onları takip edecek. Sakat kalanlar ayrı bir dram yaşayacaklar.

Bütün tedbirleri alarak sebeplere yapışmak sonra da sabrederek takdire teslim olmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok.