Abdullah Gül, ne Şener’dir ne Akbulut’tur

Abone Ol

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanlığını yapan Ahmet Sever’in “Abdullah Gül ile 12 Yıl” adlı kitabıyla ilgili çok şey yazıldı çizildi. Gerek kitabın zamanlaması gerek içeriği ile ilgili olarak birçok komplo teorisi üretildi. Abdullah Gül, yazılı bir açıklama yaparak kitabın farklı siyasi alanlara çekildiğini ifade etti.

Kitap piyasaya çıktıktan sonra Sayın Gül hakkında en ağır yazılar, en iğrenç benzetmelerle yapıldı ve kraldan çok kralcılık sergilendi. Kimilerine göre Gül ihanet ediyor, kimilerine göre Gül, AK Parti’yi parçalamak için uğraşıyor, kimilerine göre Gül, Paralel yapı ile iş tutuyordu. Tabir yerindeyse ağzı olan konuşuyordu. Konuşanların büyük bir kısmı daha ekmeğe “Pepe” derken Gül, en zor şartlarda yol arkadaşları ile birlikte mücadele ediyordu.

Abdullah Gül, Huber Köşkü’ndeyken kendisini defalarca ziyaret ettim, saatlerce süren sohbetlerimiz oldu, izlenimlerimi anlattım, onun da bakış açısını dinledim ve dün ne söylüyorsa bugün de aynı yerde durduğunu gördüm.

Gül, kendisini ziyaret eden herkese aynı şeyi söylüyordu. “Bu hareketin lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır ve ben bu partinin kurucusuyum. Elimizden gelen yardımı yapacağız, Türkiye’yi büyüteceğiz” diyordu. Bütün bunları ifade ederken, yürütülen politikaya karşı itirazlarını da kırmadan dökmeden net ifade ediyordu. Sayın Gül, Cumhurbaşkanlığı Seçimi sırasında Bahçeli’nin kendisine getirdiği adaylık teklifini de geri çevirmiş ve bu geri çevirmede de “Biz bu hareketi beraber kurduk, benim yerim belli” demişti.

Süleyman Demirel’n cenazesi sonrası iftar yaptığı AK Parti’li eski vekillere şunu söyledi: “Bana ihtiyaç varsa koşarım. Görevden ve hizmetten kaçmam; ancak kongreydi, seçimdi, yarış içinde olmam. Bir görev yapacaksam seviyeyi düşürmeden yapmak isterim.”

AK Parti kurulurken daha eli kalem tutmayanlar, AK Parti’nin dünya görüşü ile işi olmayanlar, bu iktidar sayesinde bir eli yağda bir eli balda olanlar bu hareketin kurucularından, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmuş Gül’e dil uzatabilme cesaretini kendilerinde görebiliyorlar. Çünkü bu birilerini harcayarak gazetecilik yapacaklarını sanıyorlar. Kraldan çok kralcılık yaparak birilerinin gözüne gireceklerini sanıyorlar; ama küçüldüklerini görmeleri gerekiyor. Bu şekilde dil uzatmak bunlarda meziyet oldu; herkesi “Paralel”, “hain” işbirlikçi lanse etmede üstlerine yok; ama bir gün bu vasıfları kendilerinde çıkarsa ve gemiyi ilk terk eden olurlarsa şaşırmamak gerekiyor.

Abdullah Gül ile ilgili en olumsuz ve haddi aşan yanlış yazılardan biri Huber Köşkü’nün boşaltılmasıyla ilgiliydi ve meselenin söylenildiği gibi aslında öyle olmadığı ortaya çıktı. Şimdi bu kitap üzerinden daha önce Huber Köşkü’nü ziyaret etmiş Sayın Gül ile görüşmüş, onun bakış açısını dinlemiş bazı kalemler, olmadık hakaret ve benzetmelerle yazılar yazmaya başladılar.

İşin ilginç yanı hem bu mahalleden hem de “karşı” mahalleden aynı şekilde Gül’e saldırıyorlar. Sağcısı, solcusu, gezicisi, liberali, milliyetçisi ve İslamcısı aynı şekilde köşelerinde Abdullah Gül’ü yerden yere vuruyor. Nasıl oluyor demeyin, oluyor işte.

Kendi köşelerinde birbirleri için olmadık hakaretlerde bulunanlar, Abdullah Gül’e saydırma noktasında aynı yerde durabiliyorlar. Bulunduğunuz yerlerden Abdullah Gül’e saydırabilirsiniz; ama bilmelisiniz ki, siz ait olduğunuz yerde değilsiniz ve oralarda hiçbir zaman sizi kabul etmeyecek. Gül’e saydırarak yerinizi sağlamlaştıramazsınız, bir devrin adamı olur gün gelir köşeye atılırsınız.

Sayın Gül’e yakınım diye yazı yazanlar da birilerine yağ olsun, beni görsünler diye sallayanlar da bulundukları mahallelerdeki yerini sağlamlaştırmaya çalışanlar da muhafazakâr tabanda sevilmediklerini biliyorlar. Bu bakımdan Gül’ü savunuyor gibi algılananlar da Gül’e en büyük kötülüğü yapıyorlar.

Önce şunu çok net ifade edeyim, AK Parti bugüne kadar geldiyse birlik ve beraberliği sayesinde geldi. Bu birlik ve beraberliğe karşı kim yanlış yaparsa ne millet affeder ne de taban bu bakımdan 40 yıldır bu hareketin içerisinde olan bir insana olmadık hakaretler etmek kolaycılık ve karaktersizliktir. AK Parti tabanı bu konuda şerbetlidir ve kimin gemiyi nasıl terk ettiğini görmektedir. Gül’ün yaptıkları fedakarlıkları anlatmaya gerek yok, geçmişe bakmak yeterlidir.

Birilerinin isteği Abdullah Gül’ü parti ve tabanı ile olan bağını koparmak ve partiyi daha çok zayıf hale dönüştürmek. Gül, dışarıda olsa bile AK Parti’ye yakın durması partiye güç kazandırıyor. Bunu bilenler ısrarla Gül’ü dışarı itmek istiyor. Bu oyuna gelinmemeli ve Gül daha çok sahiplenilmeli. Dışarı itmeye çalışanların kim olduğuna iyi bakmalı ve bunların kimlerle hangi ortaklıkta bulunduğuna da dikkat edilmeli.

Ülkesini ve partisini dengelerini korumak için çok çalışan bir insanı, bu kadar yıpratmanın kimseye faydası olmaz. Köşelerinde Abdullah Gül’ü yerden yere vuranlar bilmelidir ki, Sayın Gül, ne pısırık ne ezik ne statükocu ne korkak ne kolay pes eden… Ne de herkese taviz veren, arkadan konuşan biri değildir. Abdullah Gül dava ve devlet adamıdır… Nerede nasıl duracağını ve nasıl hareket edeceğini iyi bilir. Gül’den ne bir Abdüllatif Şener ne de bir Yıldırım Akbulut çıkmaz, bunu böyle bilin.