ABD&Rusya; paradoksunu kullanarak çıkarlarını korumak…
Siyasetçileri ve onların iştigal alanı iç/dış politikaları düşünürken aklıma hep, siyasetle iştigal eden/uğraş verenlerin, felsefeci şair ve matematikçi olmalarının sağlayacağı faydalar, siyasete kazandıracağı imkânlar gelir…
Filozof, şair ve matematikçi vasıflar aynı zamanda büyük sufi âlimlerin uhdesinde müstetir/örtülü olan sıfatlardır.
Şairler ve filozoflar kelamın matematikçileridir.
Hakikatin kelimeler üzerinden, anlam, hikmet, ahenk/musiki ve tefekkür denklemini imge ve paradokslarla kurarlar…
Politikalarda, farklı çıkarlar söz konusu olduğunda kendiliğinden paradokslar oluşur. Çıkarlarını korumak ve en iyi şekilde istihsal edebilmek, ancak bu paradoksları, doğru okuyup, akli hâkimiyet sağlayarak, yönlendirerek, yönetebilmek kabiliyetine bağlıdır.
Suriye meselesini sanırım, matematik mantığında şöyle ifade edersek, serencamımızı anlatmaya daha rahat bir imkân sağlamış oluruz; Farz edelim ki Suriye meselesi, doğrusal bir paradokstur. Bu meseleyi önümüzde, iki nokta arasındaki bir doğru parçası olarak düşünelim. Doğru parçası demek, başlangıç ve sonu olan sonsuz noktadan(sayılamayacak sayıda sorun olarak düşünün) oluşan şeklinde tarif edilir. Doğru parçasını nokta üzerine inşa etmek demek bir paradoksu da inşa etmek anlamına gelir. Eğer noktayı boyutsuz olarak tarif ederseniz bir başka, boyutlu olarak ele alırsanız daha başka paradokslara kapı açmış olursunuz.
Dünya politikalarını kuran ve yönlendirip yöneten matematik aklın (üst aklın) hangi paradoksu nerede ve nasıl uyguladığını ve bu paradoks içinde sizin için tayin edilmiş olan tanımlamayı çok iyi okuyabilmeniz gerekmektedir.
Kurulan paradoks, eşit veya doğrusal paradoks mu, karışım paradoksu yahut Cantor paradoksu, ya da Hempel paradoksu mu bilmeniz gerekir.
Uygulanmakta olan Arnauld paradoksunu eşit paradoks gibi anladığınızda problemin içinde bir küsurat/bir bayağı kesir olarak konmuş olduğunuzu göremeyeceksiniz ve çözümü yanlış formüllerde arayacaksınız demektir.
Suriye meselesi, ABD ve Rusya denilen iki nokta/iki güç arasında bir mesele olarak doğmamıştır. Küreselleşme olarak kurgulanan politik matematik kuramının bir neticesi olarak doğmuştur.
Dolayısıyla bu mesele doğrusal veya eşitsel bir paradoks değildir vesselam…