GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi, Hamas ve İsrail arasında 7 Ekim’de başlayan çatışmaların ardından İsrail’e destek amacıyla Doğu Akdeniz’e yolladığı USS Gerald R. Ford uçak gemisini geri çekme kararı aldı.
Peki ABD uçak gemisini neden geri çekiyor? ABD’nin aldığı kararda İsrail’in Hamas karşısındaki başarısızlığının etkisi ne? Aksa Tufanı Operasyonu’nun başında İsrail’e sınırsız destek veren ABD’nin şu anda İki devletli çözümü dile getirmesi nasıl yorumlanmalı? İsrail kalıcı ateşkes yapacak mı? Türkiye’nin garantörlük teklifi neden önemli?
İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Araştırmaları Platformu (ODAP) Kurucu Direktörü Dr. Ali Semin, Diriliş Postası’na değerlendirdi.
UÇAK GEMİLERİNİN GELMESİNDEKİ AMAÇ
ABD’nin 7 Ekim'den sonra uçak gemilerini Doğu Akdeniz'e gönderdiğini hatırlatan Dr. Ali Semin, “Amaç aslında Hamas'a karşı ya da İsrail'e destek olmak için değildi. ABD o süreçte kendisi için kıssadan hisse çıkarmaya çalıştı. Yıllardır akademik çalışmalara baktığınızda Rusya'nın sıcak denizlere inmek için bir planı, stratejisi olduğu ifade edilir. Özellikle Arap Baharı’ndan sonra Rusya'nın Suriye'deki üslerine baktığımızda kalıcı olarak tam anlamıyla Rusya'nın sıcak denizlere indiğini şu aşamada kabul edebiliriz. Onun için ABD 7 Ekim Hamas İsrail çatışmasından sonra uçak gemilerini oraya gönderdi ve mesaj vermeye çalıştı. Tabii Türkiye'de bazı analistler şöyle yorumladı, ‘İran'ı vuracak, Hamas'a karşı bunu kullanacak.’ ABD, İran'ı vurmak için Akdeniz'e niye savaş gemisi göndersin? İran’ı vurmak isterse; Irak'ta, İran'ın sınırının dibinde ABD’nin Harir Üssü var, Erbil'e bağlı. Yani vurmak için kalkıp uçak, savaş gemilerini Akdeniz'e gönderme ihtiyacı yok.” şeklinde konuştu.
ABD’DEN RUSYA’YA GÖZDAĞI
Dr. Semin, ABD’nin dünyadaki en büyük hava üssünün Katar'da olduğunu belirterek, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Bu sürece baktığımızda ABD burada Rusya'ya, ‘Doğu Akdeniz'de tek başına hâkimiyet sağlayamazsın’ mesajını vermeye çalıştı. Rusya, İsrail-Hamas çatışmasının başında itidal, soğukkanlılık çağrısı, bir an önce savaşın bitmesi, barışın istikrarın gelmesinin daha doğru olduğunu söyledi. Ama bu savaş gemilerinden sonra hemen İsrail'i eleştirmeye başladı ve İsrail'e karşı bir tavır sergiledi. Zaten Putin'in, 6 Aralık'taki Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etmesinin arkasında bunların olduğunu söyleyebiliriz.”
GERİ ÇEKİLMENİN NEDENİ
ABD’nin, uçak gemilerini geri çekmesindeki nedenin; denizlerdeki jeopolitik rekabetten kaynaklı manevra ihtiyacı olduğunu dile getiren Dr. Semin, “ABD, artık Kızıldeniz, Körfez Denizi, Umman Denizi, Akdeniz gibi Aden Körfezi’ne kadar uzanan jeopolitik anlamda bölgede kendini hissettirmeye çalışıyor. Onun için bu küresel rekabetin bir sonucu olarak Rusya'nın sıcak denizlere inmesinin önüne bir engel ya da mesaj olarak ‘İstesen de istemesen de buradaki tek hâkimiyet Rusya'da değil’ demek için yaptı.” ifadelerini kullandı.
ABD VE RUSYA REKABETİ DENİZLERE TAŞINDI
Dr. Semin, ABD’nin Hamas'a karşı savaşmak uçak gemilerini gönderdiği şeklinde yapılan yorumların, kendisine başından beri gerçekçi gelmediğini söyleyip, “Ama dediğim gibi denizlerde hâkimiyet kurmak ve denizlerde güç boşluğu olmadığını göstermek için uçak gemileri geldi. İki kutuplu dünya sisteminden beri hep böyle oldu. Özellikle Sovyetler Birliği ile Süveyş Krizi’ndeki durum, Eisenhover Doktrini’nin ortaya çıkmasıyla beraber baktığımızda Sovyetler Birliği ile ilgili Ortadoğu'da genel olarak bir güç rekabeti söz konusu. Bunu da sadece karada değil; aynı zamanda denizlere taşımış oldu.” diye konuştu.
VERİLEN MESAJ NE?
ABD’nin uçak gemisini geri çekme kararının İsrail'in kaybetmesinden ziyade Amerika'nın verdiği mesaj ya da kimlerin mesaj aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini aktaran Dr. Semin, şunları söyledi, “Hatta şunu da hatırlatayım; Putin dedi ki ‘Bu gemiler çok yakın, istediğimiz zaman vurabiliriz.’ Dikkat edersiniz ondan sonra çekildi. Bu mesaj Rusya'ya karşı oldu, Rusya da mesajı aldıktan sonra gemiyi sürekli dolaştırdı. İsrail-Hamas Savaşı ile ne gelmesinin ne de geri çekilmesinin alakalı olduğunu hiçbir zaman düşünmedim. ABD’nin, Karadeniz'deki gelişmeler ile Ukrayna Rusya Savaşı’ndan sonra baktığımızda ‘sıcak denizler senin düşündüğün kadar sıcak olmayacak’ şeklinde bir mesaj verdiğini düşünüyorum Rusya'ya.”
ABD’NİN DIŞ POLİTİKASINDA KIRILMA VE DÖNÜM NOKTASI
7 Ekim’in ABD'nin dış politikasında kırılma ve dönüm noktası olduğunu vurgulayan Dr. Semin, “Çünkü dünya şunu gördü; Amerika için İsrail'in sadece Ortadoğu'daki güvenliği önemli değil. Amerikan dış politikası İsrail eksenli bir dış politika olduğunu dünyaya gösterdi. Bu süreçte ABD ciddi bir destek verdi. ABD’nin İsrail’e 3.3 milyar dolarlık bir desteği varken 7 Ekim'den sonra 14.3 milyar dolara kadar çıktı. Askeri, lojistik destekler sağlıyor, Gök kubbenin çalışması için bazı teknik arayışlar söz konusu ve 450 milyon dolarlık bir desteği söz konusu şu anda.” ifadelerine yer verdi.
SADECE SÖYLEM DEĞİŞTİ
Dr. Semin, ABD’nin dış politika ekseninde İsrail gerçeğini dünyaya duyurduğu, gösterdiği için söylemde geri adım attığını söyleyip, “Meselenin İsrail değil dünyayı düşünmek olduğunu dile getiriyor. ABD, sadece söylem değiştirdi ve eylemde aynı şekilde devam ediyor. ABD’nin, Ortadoğu'daki stratejilerini ve işbirliklerini artırması gerekiyor. Çünkü ABD Ortadoğu'da biraz güç kaybetse yerini Çin ile Rusya alabiliyor. Bu kapasite, güç Çin ve Rusya’da var. Rusya'da askeri olarak var ama Çin'in ekonomik, diplomatik anlamda alabileceğini düşünüyor. Bunu görmesinden dolayı Suudi Arabistan, ciddi anlamda tepkiliydi. Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail'i daha sonra Suudi Arabistan'ı da ziyaret etmişti. Orada Muhammed Bin Selman ile ciddi anlamda bir tartışma yaşandı. Özellikle bu kadar sınırsız destek, İsrail'in, hem Arap dünyasının prestijine hem de Amerikan Arap Körfez veya Amerikan Suudi Arabistan ilişkilerine zarar vereceği yönünde bir telkinde bulunmuştu. ABD şunu anladı; stratejileri, ulusal çıkarlarını bir yere kadar bir tarafa bırakabilir ama sonsuza kadar destek verir İsrail’e. Ama sonsuza kadar İsrail için Amerikan ulusal çıkarlarını heba edemez ABD. Son zamanlarda söylem değişikliği var ama eylem değişikliğinde hiçbir somut adım yok. Mesela söylem değişikliği ile beraber ateşkes için somut adımlar atılsaydı olurdu.” dedi.
‘İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM’DE BİR ADIM YOK
İki devletli çözüm önerisinin 1970'li yıllardan beri devam ettiğini hatırlatan Dr. Semin, “Bana göre İki devletli çözüm ‘hastayı öldürme, bitkisel hayatta kalsın.’ şeklinde okunabilir. 1967 sınırlarına dönecek İsrail şu anda yok. 67 sınırlarına da döndürecek bir güç varsa; İsrail üzerinde anca dönebilir. O yüzden İki devletli çözüm, 67 sınırları diyerek çözümsüzleştirildi. İki devletli çözüm önerisinde AB’den tutun, ABD’ye, bölgesel güçlere ve Türkiye’ye varıncaya kadar herkes bunun içerisinde. Herkes iki devletli çözümden bahsediyor. Ancak iki devletli çözümün nasıl olacağı için herhangi bir adım yok.” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’NİN GARANTÖR OLMASI ŞART
Dr. Semin, iki devletli çözümün 1970'ten beri hep bir A planı olarak ortaya çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti, “Şimdi B planına ihtiyaç var. B planı Türkiye'nin garantörlük önerisidir. Türkiye’nin garantör ülke olması şart. Ama şu var İsrail ile normalleşen ülkelerin Filistin'in garantörü olması lazım. İsrail, Filistin’e karşı herhangi bir saldırı düzenlerse garantör ülkelere saldırmış gibi kabul edilecek.”
SEÇİM HAZIRLIĞI OLABİLİR Mİ?
Dr. Semin, ABD’de şu anda Biden’in yönetimde olduğunu hatırlatarak, “Elbette ki Gazze'deki gelişmelerin Amerikan seçimlerine yansıması beklenebilir. Çünkü ABD’de 4 milyona yakın Müslüman Arap yaşıyor. Bu da seçimde yüzde 1 oya tekâmül ediyor. Bu az bir oy değil. Seçimler Kasım ayında yapılacak. Bir ay sonra barış ya da ateşkes sağlanırsa Amerikan kamuoyu da uluslararası kamuoyu da emin olun Kasım’a kadar unutacak.” dedi.
PRESTİJ KAYBETMEK İSTEMİYOR
ABD’nin, bölgesel ve küresel anlamda kendi prestijini kaybetmek istemediğini, süper güç olmasından dolayı savaşı önlememesinin çok büyük prestij kayıplarına yol açacağını bildiğini belirten Dr. Semin, “Destek vermesi de aynı şekilde prestij kaybına ve işbirliklerinin zarar görmesine yol açacaktır. ABD, İsrail için Ortadoğu’da müttefiklerini kaybetmek istemiyor. ABD, Suudi Arabistan’a 110 milyar dolarlık silah satışı yapıyor. ABD’nin eğer Ortadoğu'daki Arap ülkeleri ile ilişkileri kötüleşirse Amerika'nın alternatifleri Çin ve Rusya olur. Onun için Çin ve Rusya'ya Amerikan rolünü tamamının kaptırmayabilir ama diplomatik, ekonomik, ticari, askeri anlamda kaptırabilir. Belki Çin o kadar müdahil olmak istemez savaşlara. Çin’in izlediği politika daha çok ekonomik, yatırım, nükleer, yenilenebilir enerji, santral kurmak, ticaret odaklı.” dedi.
AMAÇ KALICI BARIŞ DEĞİL
Dr. Semin, İsrail’in, kalıcı bir barıştan ziyade ateşkes veya mola gibi hareket etmek istediğini vurgulayıp, “Geçtiğimiz Aralık ayındaki kabine toplantısında Netenyahu 8 milyar dolarlık savaş bütçesi istedi ve kendi kabinesinden ciddi anlamda tepki gördü. İkincisi 7 Ekim'den beri birçok emekli askerlerle birlikte yayın yaptım. Hepsi ‘2-3 ay sonra Hamas'ın elindeki bütün silahlar biter, ondan sonra ne yapacak dediler?’ Önceki gün İsrail tarafından önemli bir açıklama yapıldı, o da şu; ‘Hamas'ın elinde 2-3 yıllık füze var’ diyorlar. Bu da uzun soluklu bir savaş demektir İsrail açısından. Buradaki sürece baktığımızda şu gerçek ortaya çıkıyor; Hamas'ın başarısı, dayanıklılığı evet ama bunun da tabii bir sınırı var elbette. İsrail tarafından baktığımızda İsrail'e çok ciddi anlamda konvansiyonel silah desteği var. Hamas, kendi kendisiyle yetiniyor, 2-3 yıldır çalışıyor böyle. Sonuçta iki dünya savaşı yaşadık. İkisi de belli bir süre sonra durdu. Hiçbir savaş kalıcı değildir. Onun için devam etmesi mümkün gözükmüyor.”
SAVAŞ NE ZAMAN BİTER?
Netenyahu’nun, siyasi kariyerinin garantisini aldığı anda savaşı bitireceğinin altını çizen Dr. Semin, “Şu anda Netenyahu bu savaş bittikten sonra kendi siyasi kariyerinin de biteceğini düşündüğü için böyle yapıyor. Ama sonuç itibariyle öyle veya böyle, başarılı veya başarısız, zaferle veya hezimetle savaşı bitirse İsrail, yine Netanyahu'nun siyasi kariyeri bitmiştir.” şeklinde konuştu.
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE GÖRÜŞ AYRILIKLARI YAŞANABİLİR
Batı’nın, İsrail taraftarlığının kendi içerisinde bir krize dönüşmesi halinde İspanya’nın tamamen Filistin’den yana takındığı tavır gibi Avrupa Birliği içerisinde de ciddi görüş ayrılıklarının yaşanabileceğini vurgulayan Dr. Semin, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Belki bu Avrupalı ülkelerin bazıları desteğini geri çekebilir. Göstermelik ya da eylem anlamında da olsa İsrail'e karşı bir tavır alabilirler diye düşünüyorum, Avrupa Birliği bağlamında.”