Şöyle bir yarım asır falan geriye doğru gidin. Bizler, sokakları şefkat kokan mahallelerin kavruk yüzlü çocukları değil miydik? Eli nasırlı babaların, başı yaşmaklı anaların çocukları… Eee, deyin hele ne oldu da biz bu hale geldik? Kimler sıfırladı kalbimizi, ruhumuzu, vicdanımızı? Gönlümüz mü katılaştı yoksa yüzümüz mü? Yoksa bu toprağın insanı olmayan ve bizi kendilerine benzetmek isteyenler mi? İlk elden itiraf ediyorum dostlar? Dini ve ahlaki değerlerimizi unuttuk,özene özene özümüzden olduk.
Geçen gün Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, irad ettiği hutbede yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i referans göstererek ‘’İslam’ın eşcinselliği lanetlediğini ve zinanın haram olduğunu söyledi.’’ Aman Allah’ım söyler söylemez ortalık adeta yıkıldı. Osmanlı’ya barbar, İslamiyet’e gericilik diyen ve yamacımıza iliştirilen o malum güruh, başkanı adeta linç etmeye kalkıştı. Vay efendim sen bu sözü nasıl söylersinmiş! Yine öte taraftan Ankara ve İzmir Baroları başta olmak üzere bazı illerdeki barolarda arka arkaya açıklama yaparak ithal malı ideolojileri savunarak adeta İslam düşmanlığı yaptılar. Bununla da yetinmeyip Ali Erbaş hakkında LGBT’lilere nefret söyleminde bulunduğu iddiası ile suç duyurusunda bulundular iyi mi? İslam’ı çağdışı bulan bu baroların sözcülüğünü de yine her zaman olduğu gibi sistematik bir şekilde CHP yaptı. Bu mumyalaşmış kafaların zaten en iyi bildiği şey kendinden olmayanı tehdit ederek ummanı ırmağa bağlamak! Sağ olsun Cumhurbaşkanımız Diyanet İşleri Başkanımıza sahip çıktı da “İslam adına konuşması gereken biri varsa o da Diyanet Başkanlığı’dır. Başkanın söyledikleri sonuna kadar doğrudur. Herkes yerini ve haddini bilsin. Zira Diyanet İşleri Başkanımıza yapılan saldırı devletimize yapılan bir saldırıdır.’’ dedi.
Kıymetli dostlar yaşadığımız bu çirkin durumu anlamak için mucit olmaya falan gerek yok! Belli ki, bu sapkın küresel çatı örgütü LGBT’nin hedefinde İslam dünyası bulunmaktadır. İslam ülkelerinde pozisyon almak isteyen bu tekerleklerin asıl amaçları ise; bu haysiyetsizliği meşru göstererek muazzez milletimizin çocuklarını bu alçaklığa alıştırmaktır. Ruhunu şeytana satarak yıllardır bunların değirmenine su taşıyan içimizdeki bazı köksüzler de ‘Modernleşme ve Batılılaşma’ palavrasıyla bize ait olan ne varsa hepsini bizden bir bir uzaklaştırdılar. Kafası İsviçre saati gibi çalışan ahlaklı ve imanlı evlatlarımızı tere yağdan kıl çeker gibi çaldılar. Yabancı rüzgârlara kapılıp öz benliklerine aykırı düştü sabilerimiz… Deyin hele dostlar! Bizim gibi kökleri derin ve zengin olan başka bir millet var mı? Ya da başka bir milleti, medeniyeti taklit ederek başarılı olan?
Gelin bu eziklikten ve mağlubiyet psikolojisinden bir an önce kurtulalım. Maddi ve manevi kendi değerlerimize bir an önce sahip çıkalım. İstanbul Sözleşmesi de neymiş! Önce şunu bir yırtıp atalım. Zekamızı bileyip, ruhumuzun mahzenlerine inelim. Kalbimizle düşünüp, özgüvenimizi bilgimizi ve irfanımızı harekete geçirelim. Ve kendi köklerimiz üzerinden yeniden yükselmeye başlayalım. Bakın bu memleketin, sözüm ona aklın bayrağını taşıdıklarını iddia eden bazı aydınları, bürokratları ve siyasetçileri, beyinlerindeki yerleşik putlar ile kendi medeniyetimizin dışında yabancı birtakım şeyleri hayal ederek koca bir ömrü çürüttüler. Peki ya sonra? Sonrası çok daha fena! Aynı sofrada yemek yediklerimiz, karnı doyunca bu ülkeye düşman oldular…
Ez cümle kıymetli dostlar; Kovid-19 salgınında ‘Avrupa ve Amerika’ diye aklını yitiren içimizdeki Sakson kölelerinin bu ülkelerle birlikte nasıl çuvalladıklarını hep birlikte gördük. Bugüne kadar biliyor musunuz 110’a yakın ülke Koranavirüs ile mücadele için bizden yardım talep etti. Bunların birçoğuna yardım edildi, ediliyor. Salgının merkezi haline gelen ABD ve Avrupa da hala büyük bir kriz yaşanıyor. 80 yaş ve üzeri hastaların ölsün diye artık gözlerine bakıyorlar. İnsanlar sokaklarda ölürken, hastanelerde yeterli sayıda yatak ve yoğun bakım ünitesi olmadığı için hastalar evlerine yollandı. Modern ve gelişmiş(!) batılı dostlarımız, maalesef marketlerde birbirlerine girdiler. Maske eldiven ve dezenfektan bulamayan halk hastaneleri yağmaladı. Doktorlar artık hasta seçmeye başladılar. Ambulansların yetersiz kalınca belediye otobüsleri ile hasta taşımışlar. Huzurevlerinde hayatını kaybedenlerin ise haddi hesabı yokmuş. Demek ki neymiş! Kahpe olan sadece Bizans değilmiş! ABD bir masal, Avrupa da koca bir balonmuş..
Ülkemle ve bu ülkeyi yönetenlerle gurur duyuyorum…
Selametle…